Genç Rahip Adayı
Beş Renkli Dua Bayrakları
1990’lı yılların sonlarında Butan’a ilk adım attığım zaman,
‘’Butan mı? Orası neresi?’’ diyenlere o kadar çok laf anlatmak zorunda
kalmıştım ki, aradan onca sene geçmiş olmasına ragmen ‘’Himalayalar’ın eteklerinde
bir krallık’’ diye başlayan o uzun konuşmamı neredeyse kelime kelime hatırlıyorum.
Gerçekten de o zamanlar Butan, adı sanı duyulmamış , haritada yeri
gösterilemeyecek kadar ırak ülkelerin başında geliyordu. ‘’Ben Butan’a
gidiyorum’’ dediğimde gözlerini devirip ‘’ Nereden buluyorsun bu acayip
yerleri?’’ diyordu yakınlarım. Oysa artık devir değişti. Bundan birkaç sene
öncesine kadar her anlamda kapalı bir kutu olan bu küçük krallık, dünyanın
cazibe merkezlerinden biri haline geldi. Ülkemizde de bu gelişmelere uygun bir
şekilde, Butan hakkında daha fazla konuşulur oldu. Yerli yabancı pek çok
gezi-turizm dergisinde Butan hakkında yazılar çıktı, Ertuğrul Özkök gibi ünlü
gazeteciler oradaki manastırlarda yaşadıklarını yazıya döküp iyice merak
uyandırdılar, renkli fotoğraflar ve hatta belgesel kanallarında yayınlanan özel
programlar sayesinde, Butan artık eskisi
kadar bilinmez olmaktan çıktı.
Dochu La Geçidi'nde 108 Stupa
Yine de Butan’a gidip gezebilen insan sayısı, diğer
ülkelerle kıyaslandığında çok az zira ülkeye gitmeden önce sıkı bir planlama
aşamasından geçilmesi gerekiyor. İlk yapılması gereken şey Butan’daki lisanslı
bir yerel acentayla temasa geçmek! Bu acenta sizin için otel, araç ve rehber
organizasyonunu yapıp, bu sayede vizenizin alınmasını sağlayacaktır. Yani öyle
uçak biletimi alayım, indikten sonra başımın çaresine bakarım, keyfim nereyi
isterse oraya giderim diyebileceğiniz bir yer değil Butan! Her şeyinizin
noktası virgülüne kadar düzenlenmiş olması gerekiyor. Tek kişi bile gitseniz
size bir araç ve rehber tahsis ediliyor, başka türlü gezmeniz mümkün değil! Bu
durum kimi özgür ruhlu gezginlerin canını sıksa da şimdilik değişeceğe pek
benzemiyor.
Bir önemli konu da işin mali yönü: Ucuz bir yer değil Butan!
Eskiden ülkeye kabul edilen turist sayısı senede 2500 kişiyle sınırlıyken de
ucuz değildi, şimdi bu sınırlama olmamasına ragmen hala önemli bir bütçe
ayırmayı gerektiriyor. Minimum harcama olarak resmi bir rakam da var elimizde:
Kişi başı günlük 250 USD! Bu rakamın içinde son derece yalın konaklama, yemek,
araç ve rehber bulunuyor ancak eğer biraz daha iyi şartlar isteyecek olursanız
o zaman bu 250 USD’nin üzerine ekleme yapmanız gerekecek demektir!
Ben mesleğim gereği senelerdir Butan’a gidip geliyorum
dolayısıyla ülkenin geçirmekte olduğu değişimi yakından gözlemleme fırsatı
buldum. Başta başkent Thimpu ve Paro olmak üzere ülkenin dört bir yanında son
derece şık ve lüks oteller açıldı. Hava taşımacılığı sadece Druk Air’in
elindeyken, geçtiğimiz yıl seferlere başlayan Bhutan Airlines ile hem
çeşitlilik hem de rekabet arttı. Yolların gelişmesiyle birlikte ülkenin
içindeki ulaşım da kolaylaştı ve daha fazla yer gezilebilir hale geldi. Artık Butan
kapalı bir kutu değil! Tabii ben her sorulduğunda, ‘’Niyetiniz varsa, bir an
evvel gidin Butan’a’’ diyorum herkese. Çünkü turizmin beraberinde getirdiği
değişimleri/dönüşümleri başta kendi ülkem olmak üzere dünyanın pek çok yerinde
yaşadım. Iyi yönleri olduğu kadar kötü yönleri de var turizmin. Hele hele kitle
turizmi denilen o devasa çarkın içinde özgünlüğünü yitirmemek neredeyse
imkansız artık. Herkes pastadan pay kapmak istiyor. Üstüne bir de küreselleşme
denilen o korkutucu fenomen eklenince, dünyanın her yerinde aynı markaları,
aynı dükkanları, aynı yiyecekleri ve aynı reklam yıldızlarını görür
oluyorsunuz. Insanlar bile aynı giyinir oluyorlar.
Oysa Butan böyle değil! Butan’da sokaklarda yürüdüğünüzde
insanları yerel giysileri içinde görebilmek büyük bir haz! Erkekler GHO denen
Japon kimonosu ile İskoç kiltinin karışımı gibi olan giysileriyle son derece
ağırbaşlı bir görünüm içindeler her zaman. Kadınların uzun etek ve ceketten oluşan KİRA’ları,
yakalarına taktıkları kıymetli broşlarıyla daha da zenginleşiyor. Özellikle
DZONG adı verilen kale-manastırlarda düzenlenen TSHECHU’lar sırasında giyim
kuşamlarına daha da özen gösteren halkın arasına karışıp, Budist rahiplerin
icra ettikleri kutsal dansları izlemek tam bir hayat deneyimi oluyor!
Paro Vadisi'ne Bakış
İşte bu noktada size TSECHU’lardan bahsetmek isterim.
Bildiğiniz gibi Butan’ın nüfusunun %80 gibi çok büyük bir kısmı, Tibet Budizmi
ya da Lamaizm olarak da bilinen, içinde pek çok sıradışı ezoterik uygulamayı da
barındıran VAJRAYANA Budizmi’ne inanıyorlar. Bu inancın Himalaya coğrafyasına
ve Tibet’e kadar yayılmasındaki en büyük pay, büyük üstad Padmasambhava’ya
aittir. Gezgin bir keşiş olan Padmasmabhava, M.S 8. Yüzyılda Hindistan’ın
kuzeyinden bu zorlu coğrafyaya adım attığında, karşısında dünyanın geri
kalanından izole yaşayan halk toplulukları ve onların animist inançlarını bulur.
Efsanelerde Padmasambhava’nın bazı ritüeller, mantralar ve en sonda da çoşkulu
bir dans sayesinde, dağ zirvelerinde ve vadi kuytularında yaşayan kötü ruhları,
gözle görülmeyen engelleyici şeytanları dize getirdiği ve Budizm’e bağladığı
anlatılır. TSHECHU adı verilen
festivaller, bu efsaneleri günümüze taşıyarak, halkın maneviyatını
güçlendirmeyi amaçlar.
TSHECHU’lar sırasında 4 gün boyunca toplam 17-18 dans icra
edilir. Özel masklar ve giysilere bürünmüş dansçı rahipler, Padmasambhava’nın
Budizm’in düşmanlarına karşı vermiş olduğu mücadeleyi ve onlara karşı kazandığı
zaferleri anlatırlar. Nefesli ve vurmalı çalgılardan oluşan geniş bir orkestra
ise, bu hareketli danslara eşlik eder. Son günün şafağında, büyük üstad
Padmasambhava’yı, eşleri ve sekiz reenkarnasyonuyla çevrili gösteren 30x45 m
ölçülerinde dev TONGDREL açılır. Bu, manastırın yuksek duvarlarından aşağıya
sarkıtılan büyük bir resimdir. İnananlara göre TONGDREL’in açılışı kutlu bir
olaydır ve bu resmi görmek bile, bir nevi arınma kabul edilir.
TSHECHU’lar ülkenin her yöresindeki manastırlarda, Tibet Ay
Takvimi’ne dayanarak yapılan hesaplamalara göre düzenlendiği için takvim her
sene değişir. Ancak manastırın bulunduğu coğrafya da bu değişiklikte rol oynar.
Bundan dolayı anlamı 10. GÜN demek olan TSHECHU’lar ülkenin her manastırında
farklı bir tarihte düzenlenir. İşte bana kalırsa bu festivaller Butan’ı gezmek,
halkı yakından tanımak için en güzel fırsat! Bu noktada bir hatırlatma yapayım:
İlkbahar ve sonbaharda düzenlenen Paro ile Thimpu Festivalleri, istatistiklere
göre ülkeye en fazla ziyaretçinin girdiği dönem olarak görülüyor. Eskiden olsa
planlamanıza en az bir yıl önce başlamanız gerekir derdim ama artan otel ve
uçaklar sayesinde çok kalabalık bir grup değilseniz altı yedi ay önceden
başlamanız da yeterli olacaktır.
Yeme içme konusunda meraklıysanız, Butan’da sizleri mutlu
edecek birkaç lezzetli sırrı paylaşabilirim. Benim favorim aslında son derece
yalın ama bir o kadar da lezzetli olan HEMADATSİ ! Yoğun bir peynir sosu içinde
pişirilmiş taze yeşil biberlerden oluşan bu acı yemeği yanında mutlaka Butan’a
has kırmızı pirinçle denemenizi öneririm. MOMO olarak bilinen büyük mantıları,
Butan birasıya birlikte deneyin, atıştırmalık olarak son derece lezzettli
oluyor. JASHA MARU ise ufak tavuk parçaları, domates, biber ve çeşitli
baharatlarla yapılıyor. Lezzet olarak bize çok uzak sayılmaz, biraz tavuk sote
gibi… Tereyağlı çay yani SUJA içmenizi kuvvetle öneriyorum zira kulağa her ne
kadar pek sevimli gelmese de lezzeti inanılmaz. Aslında çay değil de çorba
niyetine içerseniz o zaman daha da mutlu oluyorsunuz. Ayrıca TSAMPA denen
kavrulmuş arpa unu ile bu çayı karıştırıp macun kıvamına getirip, minik
lokmalar yapıp, eski zamanların seyyahları gibi de karnınızı doyurabilirsiniz. Bir
başka ilginç lezzet de yol kenarlarındaki tezgahlarda ipe dizili şekilde
satılan, kurutulmuş yak peyniri! Çorbalara katarsanız yumuşayıp tadını daha çok
veriyor ama kuru halinde de fena değil. Özellikle trekking yapmaya gelenler
yanlarına bu peynirden bolca alıp öyle vuruyorlar zorlu dağ yollarına.
Peki bir de KAÇIRMAYIN listesi versem size nasıl olur?
PARO: ULUSAL MÜZE’yi kaçırmayın. Küçük bir ülke olmasına
ragmen Butan’ın ne kadar büyük bir doğal zenginliğe sahip olduğunu göreceksiniz.
Paro’nun idari ve dini merkezi olan RİNPUNG DZONG’u görmeden oradan ayrılmayın.
Manastırı ziyaret ettikten sonra yürüyerek Paro nehri üzerinde kurulu eski
ahşap köprüyü mutlaka görün. Akşamüstü saatlerini ise evlerine gitmeden evvel
son aışverişlerini yapan halkın arasına karışarak mutlaka Paro Çarşı’sında
geçirin. Akşamın ilk ışıkları yanarken cadde inanılmaz renklere bürünüyor.
Paro Rinpung Dzong
Paro Chu Nehri
Paro Chu Nehri
THİMPU: Ülkenin en önemli kale-manastırlarından, Butan’ın
manevi lideri JE KENPO’nun resmi konutu TASHİCHO DZONG’u görün. Butan Kralı’nın
da konutu bu manastıra bitişik! Kaçmaz! Ayrıca Thimpu’nun merkezinde yer alan
SAAT KULESİ meydanında akşam gezintisi çok keyifli oluyor. Biraz alışveriş de
yapabilirsiniz.
Thimpu Genel Görünüm
PUNAKHA: Bana kalırsa ülkenin en güzel ve etkileyici
kale-manastırı burada: PUNAKHA DZONG! İki nehrin birleşme noktasında kurulmuş
bu müthiş manastır, başrahip JE KENPO’nun kışlık sarayı aynı zamanda.
Manzaralar harika, manastır eşsiz!
Punakha Dzong
Punakha Dzong
Punakha Dzong İç Mekan
PHOBJIKA VADİSİ: El değmemiş bir saklı vadi isterseniz, mavi
çamlarla çevrili, ortasından küçük akarsuların geçtiği ve yemyeşil düzlüklerde
minik tapınakların olduğu bu vadiyi mutlaka görün derim. Yolu zahmetli ama öyle
olmasaydı vadi saklı kalamazdı değil mi? Eğer Kasım ayında giderseniz,
Tibet’ten kışlamaya gelmiş Siyah Boyunlu Turna’ları görebilirsiniz. Kuş gözlemi
yapmak için ideal bir yer ve bir de mütevazı bir araştrma merkezi var. Bir gece
kalın, yıldızları seyredin!
TAKSTANG: Yürüyüşle, yokuşlarla aranız nasıl? Sorun yok
derseniz o zaman ülkenin en ünlü ve en fotojenik manastırı size bekliyor
demektir! Üstad Padmasambhava’nın bir kaplan sırtında tepesine uçup,
mağaralarında inzivaya çekildiği kayalık dağların yamaçlarına kurulu, sisler
arasındaki bir rüyadan bahsediyorum size. Bir gün ayırın ama hava şartları
iyiyse çıkın o yola. Zira çamurlu, kaygan patika tehlikeli olabiliyor. Katır
sırtında bir noktaya kadar da gidilebiliyor ama tercih sizin!
Uzun lafın kısası:
Ülkesini ‘’Kişi Başına Düşen Mutluluk’’ politikasıyla yöneten iyi kalpli
genç kralı, o kralın gönlünü çalıp evlenen halk kızı güzel kraliçesi, yemyeşil
ormanları ve dupduru nehirleriyle tam bir masal diyarı Butan’a geç olmadan
gidin!
Festival zamanı gidin ve iyi niyetli halkıyla da tanışın!
Yollarda görüşürüz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder