Gazete YOK, TV YOK!!!







Geçenlerde bir kararımı tazeledim: TV'de HABERLER'i izlemeyeceğim ve gazete okumayacağım! Evet, sevgili dostlar, bu ikisini de yapmıyorum. Yüreğim kaldırmıyor ve çok sıkılıyorum. Resmen düşüne düşüne anksiyete hastası oldum iyice. Sabahları yürek çarpıntıları ile uyanmaya başladım! Bu son numaram! Ve sadece yazı olsun diye değil, gerçek olduğu için paylaşıyorum burada. Sabahları uyandığımda kendimi sanki kötü bir şey olacakmış hissi ile dolu, kalbim küt küt atarken buluyorum. Bu son zamanlarda geliştirdiğim bir şey! Devam ederse, sanırım tedaviye kadar gidecek ucu...





Neden kaynaklanıyor bilmiyorum. Nereden çıktı? Ne tetiklemiş olabilir?Hiç bir fikrim yok. Ama bildiğim bir şey var ki o da memleketin yoğun, kaygan ve son derece pis zemini bu durumu iyice güçlü kılıyor. Ben de daha önce vermiş olduğum kararımı bu sefer daha da inançlı bir şekilde uygulamaya koydum ve artık TV yok, GAZETE yok!





Zaten gerekli gereksiz bütün haberler, bütün enformasyon, sağda soldan akıyor beynimize. Bir de ekstra çaba ile fazlasını alıp, beynimizin hard disk'ini doldurmaya değer mi?





Gündem dediğimiz şeyde neler var? Politikaya girmeyeyim diyorum ama durum zaten ortada. Benim vekalet verdiğim CHP, kıt zekamın bir türlü anlayamadığı şekilde önce yemin etmeyeceğim diye tutturdu, sonra da gitti yemin etti. Peki arada ne değişti de gitti yemin etti? Bir şey oldu mu? Balbay çıktı mı? Haberal? Yooo...Hala herkes yerli yerinde duruyor. E peki o zaman ne oldu? Hangi pazarlıklar döndü? Kim kime ne dedi ve arada ne ödünler verildi? Bilmiyoruz. ve itiraf ediyorum ki, şahsen BEN bilmek de istemiyorum... Bu durum sadece CHP'nin zaten "tutarsız, ne demek istediğini, neyi neden yaptığını bir türlü anlatamayan parti" imajına katkıda bulunmuş oldu. Bu benim görüşüm! Ben bile anlamadıktan sonra gerisini siz düşünün artık!





Diğer bir gündem maddesi: Kürtlerle olan durum. Bu konuya zaten hassas yaklaşıyorum. Duygularımı burada açıkça ifade edemem. Rahmetli kızkardeşimin kocası bir KÜRTTÜ... Sadece bunu söyleyebilirim...Ama bütün parlamento içinde en esaslı duruşu BDP kökenli bağımsız milletvekilleri sergiliyor, buna inanıyorum... Yandaş mıyım? ASLAAAA!!! Ben memleketin her köşesinin Misak-ı Milli sınırları içinde kalmasını isteyen, ULUSAL cephenin bir parçasıyım. Eyalet sistemi bile bana ters düşüyor ama az kaldı, yakında eyaletlere bölüneceğiz, orası açık! Tek istediğim bu ayrılıkçığın arka planında, makro boyutta neler var (petrol, uyuşturucu trafiği, Fırat-Dicle suları, Aldebaranlılar v.s) bunları anlayabilmek... Çünkü bu eninde sonunda olacak. Tarihi programlamada her şey yolunda giderken, sistem sadece küçücük bir an için ERROR verdi ve kendini kapattı. O an sahneye ATATÜRK'ün çıktığı andı. 11 Kasım 1938'den itibaren de sistem kendini yeniden açtı ve, tıpkı bilgisayardaki gibi, önce hasar kontrolü yaptı ve sonra da yapmaya başladığı işe geri dönüp, uygulamalara kaldığı yerden devam etti. Yani Türkiye'nin şimdiki durumu, hepimizin gayet net bir şekilde bildiği gibi, dünden bugüne olan, AKP eliyle son 10-15 senede kotarılmış bir durum değil. Yüzyıllardır kurgulanan planın bir parçası.





Futbolda şike olayı! Sorulacak soru bence "Kim şike yaptı" değil, "Kim şike yapmadı" olmalı. Liglerimizde HİÇ KİMSENİN temiz olduğuna inanmıyorum. Hele hele son yıllarda artan BAHİS sitelerinde dönen paralara bakacak olursak, şikesiz maç olamayacağı KABAK gibi ortaya çıkar. O yüzden kimseyi ligden düşürmek falan olmaz. Bence liglerimizi bir seneliğine toptan kapatalım. Olsun bitsin! Halkı uyutacak eğlence nasıl olsa bulunur bizim memlekette!





Üçüncü köprü! YAPACAKLARRRRRRRR... Vurgunu seven halkım zaten fiyatlar yükselecek diye, o taraflardan ucuza arsa kapatmanın peşinde. Para için ruhunu satmış insanlardan doğaya sahip çıkmalarını isteyebilir misiniz?





Bu liste böyle uzar gider, dolayısıyla en iyisi burada kesmek.





Yaz aylarımı kitap okuyarak, nefes alarak ve arada çok sevdiğim destinasyonlara doğru tura çıkarak geçirmek istiyorum. Arada yüzmek ve sevdiklerimle birlikte olmak da var tabii ki...





AMAAAA: Gazete ve TV YOK!!!





12 Mart 2011 - İstanbul /Antalya Uçağı Notları

Hepsi bir örnek seralar
Kaplamış ovaları
Yazı hapsetmişler içlerine
Dışarıda kış ama içeride yalancı bahar.

Zirveler kaplı etrafta
Güneş pırıl pırıl!

Eskiden narenciye ve sazların
Kokusu gelirdi yazın
Nemle karışık

Dağların arasına sıkışmış, yapayalnız
Çimento fabrikası.
Yolları kıvrıla büküle
Ama hep ondan uzağa gidiyor.

Toroslar dörtnala denize akıyor.
Aralarında yeşillikler, düzlükler
Derin yarıklar,
Çamuru içinde eritmiş bulanık sular.

Zirvelerden eriyen karşarın suları iniyor.

Koyu boncuk mavisi deniz
Kıpırtısız...

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...