İstikamet AFRİKA!!!
Geleceğin Büyük Maestro'su...Robin Ticciati!
Salzburg'da Kış Festivali... Yaşasın Mozart!
Up in the Air
Film Önerileri
AVATAR'a gidilsin! Konu vasat, klişe ve beklenmedik hiç bir şey olmuyor filmde ama teknik olarak öylesine üstün ki, sinemayı sevip de gitmemek olmaz. İstinye Park'ın İMAX 3D donanımlı salonlarında izleyin hem de...Perde dev gibi ve gözlükleri takınca resmen o dünyanın içine dalıp gidiyorsunuz. Sakın ön sıralardan yer almayın, şaşı olursunuz vallahi. En arka üç sıra ideal ve mutlaka orta yerlere denk getirin oturma düzeninizi. Son iki saatte alacağınız sıvıları kısıtlayın çünkü film 2 saat 40 dakika sürüyor ve ara YOK! İMAX tekniğinde -nasıl bir şey olduğunu bildiğimden değil, öyle söylendiği için yazıyorum- film durdurulamıyormuş. Dolayısıyla başladı mı sonuna kadar izleniyor bir seferde...Zaten de bir nefeste izliyorsunuz ve vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Benim için inanılmaz bir deneyim oldu, tavsiye ederim.
VAVİEN'e gidilsin! Seyrettiğim en iyi Türk filmlerinden biri...Konu, oyunculuklar, olayların işlenişi müthişti. Engin Günaydın ve Binnur Kaya muhteşemdi. Gerçek bir film noir...TAYLAN BİRADERLER'den COEN BROTHERS'a bir selam...Hem de ne selam! BAYILDIM!
YAHŞİ BATI'ya gidilmesin! Ben ki Cem Yılmaz'ın hastasıyım, ben ki Cem Yılmaz kaşını kaldırsa gülmektem katılırım, bu filme dayanamadım. Düşünün ki yarısında çıktım! Olacak şey değil! Gidip de beğenen varsa, lütfen söylesin çünkü ben daha henüz bir kişiye bile rastlamadım.
Dedim ya kısa ve öz olacak diye...
İşte bu kadar...
Önemli Bir Kültür Haberi! Goethe-Schiller Arşivi Yenileniyor
Almanya'nın en büyük edebiyat arşivi, restorasyon çalışmaları sayesinde en yeni tekniklerle korunacak ve aslına en uygun şekilde yenilenecek.
Goethe'nin son torunu, dedesinden miras kalan eserleri Thüringen eyaletine bırakmış, arşivin inşası için de 400.000 Alman Markı bağışlamıştı. Zamanla kararan arşivin, restorasyon sayesinde bir yaz sarayı havası alması ve 2011'de yapılacak resmi törenden sonra daha çok turist ve öğrenci ağırlaması planlanıyor.
Edebiyet arşivi ve müze olarak inşa edilen Goethe-Schiller Arşivi, 1960 yılından sonra genişletilmiş, Wieland, Herder, Hebbel, Büchner, Liszt ve Nietzsche gibi ünlülerin eserlerini de koruma altına almıştı. Sadece bina değil, bazı eski eserlerin de restore edilmesi planlandı. Restorasyon çalışmaları bittikten sonra arşiv törenle açılacak.
Anna Amelia Kütüphanesi, benim çok sevdiğim "Bach'ın İzinde" turumuz sırasında kaldığımız güzelim Weimar kentinde yer alıyor. Zaten yukarıdaki fotoğraf da, Weimar TheaterPlatz'da çekilmiş ve Goethe ile Schiller'i el ele gösteriyor. Anlamlı!
Sanatsız kalmış bir halkın hayat damarlarından biri kesilmiş demektir...Atatürk buna benzer bir şey söylemişti yanılmıyorsam. Tam da bu sabah evde bu konu üzerine kısa bir sohbet yapmışken, üstüne bu haber tuz biber oldu...
Kıskanıyorum...
2009'un Son, 2010'un İlk Kitapları
- Münir Göle'nin YOL DURUMU kitabı... Adına baktığımda önce kendi kendime "yine sıradan bir yol/yolculuk/turist kitabı daha" diye düşünmüştüm. Hele son zamanlarda bu konuya kafayı takmış olduğum için, mümkün olduğunca çok sayıda, gezi kitabı /yazısı okumaya çalışıyorum ve çoğu beni hayal kırıklığından öte yerlere fırlatıyor. Kızgınlık bile oluyor hissettiklerim arasında, düşünün... Sözde gezgin-yazarlar yalan yanlış, saçma sapan şeyler yazıp duruyorlar genellikle ve o anlatılanları yakından bilen biri olarak BEN, deli oluyorum bu saçmalıklara. Evde söylenip duruyorum kendi kendime ve erkek arkadaşım da "Eğer sen güzel kafanı bu işe yormazsan, bilen bilmeyen, yalan yanlış yazıp ortaya kitap diye çıkartır" diyor haklı olarak. Beni cesaretlendirmeye çalışıyor ama bende o sebat 0 disiplin neredeeeee? Neyse... Münir Göle'nin kitabına da bu önyargı ve çekincelerle uzandım ama daha ilk sayfasında farklı bir yazımla karşı karşıya olduğumu farkettim. Münir Göle bu kitapta, her kaynakta veya internet sitesinde bulabileceğiniz beylik turistik bilgileri sıralamak yerine, o yerin kendinde yarattığı izlenimleri, duyguları ve düşünceleri paylaşmış güzelim siyah -beyaz fotoğraflar eşliğinde. Deneme tadında yazılar...Seyahat denemeleri diyebiliriz kısacası. Tam da benim yazmayı hayal ettiğim tarzda yani... Bayıldımmmmmmmmmmm...
- Serdar Özkan'ın KAYIP GÜL adlı romanı...Sözde 30 dile çevrilmiş, dünyanın bilmem kaç ülkesinde bir numara olmuş. Hayatımda böyle balon görmedim! Merak tabii, okudum... Allahtan iki saatte bitti de ıstırap uzun sürmedi. Kimi Martı'yla, kimi de Küçük Prens'le karşılaştırmış. Özir dilerim ama YUH ARTIK!!! Okumadıysanız, okumayın boşuna. Vaktinize ve paranıza yazık! Bir sürü baskı yaptı, parayı kazanacak olanlar da yeterince kazandılar zaten. Gidip daha nitelikli kitaplara harcayın zamanınızı ve paranızı...
- Enis Batur'dan SIR... Konu, Jordi Savall ve viola da gamba, yazan da Enis Batur olunca, doğal olarak aklım uçtu... Her zamanki derinliğinde, her zamanki kafa çalıştırıcılığında, tam dozunda harika bir kitap...
- Bir de İngilizce bir kitap okumaktayım şu sıralar: A HİSTORY OF THE WORLD İN SİX GLASSES... Yazarı Tom Standage. Dünya tarihinin altı içecek üzerinden yeniden yazılması olarak nitelendirebilirim bu kitabı. Bira, şarap, viski-rom, kahve, çay ve kola... Bu içeceklerin üzerinden tarihsel ve toplumsal olaylar anlatılıyor, değişimler ve dönüşümler tanımlanıyor. Şu anda henüz başlardayım ama belli ki ilginç olacak devamı da...
Dün aldıklarıma gelirsek:
- Selçuk Demirel ve Enis Batur ortaklığından harika bir ürün çıkmış: DEFTER... İçinde Demirel'in çizimleri ve Batur'un temrinleri... Her kitapseverin kütüphanesinde olması gereken harika bir çalışma. Dönüp dönüp karıştıracaksınız sayfaları.
- Uğur Kökden 'den ZAMAN DEVRİYELERİ... Tablolar ve sanatçılar üzerinden farklı bir yazım. Sevdiğim tablolar ve sanatçılar olunca işin içinde, kayıtsız kalabilmem mümkün değildi haliyle. Geçenlerde aynı yazarın gezi yazılarından oluşan bir başka kitabını daha okudum:KUĞULAR, KANALLAR, SALKIMSÖĞÜTLER. Onu da sevmiştim ama sanırım tablolarla örülmüş bu kitap, benim için farklı bir yere oturacak.
- Roland Barthes'dan iki kitap: YAZI ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER-METNİN HAZZI ve GÖSTERGELER İMPARATORLUĞU. İlk kitap 1971-1073 arasında derlenmş yazı/yazmak üzerine yazılardan/konuşmalardan oluşuyor. Edebiyat üzerine kafa patlatmaya yarayan, harika göndermelerle dolu bir kitap. Diğeri ise, Japonya merkeze alınarak, göstergebilim ekseninde hazırlanmış bir çalışma. İlginç şeyler öğreneceğimden şüphem yok.
Görüldüğü üzere, bu sıralar okuduklarım, hiç de öyle "şuraya uzanayım da kitabımı okuyayım" türünde şeyler değil. Genellikle elde kalem, masa başı okumaları gerektiren türde kitaplarla haşır neşir durumdayım. Hoşuma gdiyor, bir ton şey öğreniyorum. Yine de geçen hafta, sadece iki gün içinde, yani bir çırpıda ADAM FAWER'ın OLASILIKSIZ'ını okuduğumu ilave etmeden geçemeyeceğim. Ardına da hemen bir kuantum kitabı ekledim...Böylece blok ders yapmış gibi oldum bu konuda...
Geçen yılın son günleri ile 2010'un ilk günleri kitapla dolu geçti benim için. Umarım bu yıl doya doya okuyacak vaktim, fırsatım ve gücüm olur.
Herkese de bol kitaplı, harika bir yıl diliyorum.
1 Ocak 2010
Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...
Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...
-
Zahter salatası+humus+nar ekşisi+künefe=ANTAKYAAAAAA... Eveeettt...Geldim, gördüm, yedim:)) MUHTEŞEMMMM!!!
-
Daha önce yazmış olduğum yazılara bir göz atınca, Avrupa’daki en çok sevdiğim kentlerden biri olan Salzburg hakkında müzik ve sanat...
-
Bundan birkaç sene evvel, La Paz’a ilk kez geldiğimde, gördüklerim karşısında gözlerime inanamamıştım, kelimenin tam anlamıyla nutkum tutulm...