2009'un Son, 2010'un İlk Kitapları



Bu yıl biraz daha fazla kitap okumaya gayret etmek için söz verdim kendi kendime... Zaten okumak benim için nefes almak, yemek yemek gibi doğal bir ihtiyaç ama erkek arkadaşımın kitaplarla olan ilişkisini gördükçe, daha fazla okuyasım geliyor hep.
Bu aralarda Roland Barthes'ın Göstergebilim üzerine yazdıklarını ve çeşitli üniversitelerde edebiyat üzerine verdiği derslerin notlarından oluşmuş kitapları okuyorum. Elimde kalem, satırların altlarını çize çize, notlar ala ala, keyifle okuyorum. Dün yine İstiklal'de gezinirken Yapı Kredi'ye uğradık ve oradan güzel kitaplar aldım. Önce son günlerde okuduklarımı paylaşayım:
  • Münir Göle'nin YOL DURUMU kitabı... Adına baktığımda önce kendi kendime "yine sıradan bir yol/yolculuk/turist kitabı daha" diye düşünmüştüm. Hele son zamanlarda bu konuya kafayı takmış olduğum için, mümkün olduğunca çok sayıda, gezi kitabı /yazısı okumaya çalışıyorum ve çoğu beni hayal kırıklığından öte yerlere fırlatıyor. Kızgınlık bile oluyor hissettiklerim arasında, düşünün... Sözde gezgin-yazarlar yalan yanlış, saçma sapan şeyler yazıp duruyorlar genellikle ve o anlatılanları yakından bilen biri olarak BEN, deli oluyorum bu saçmalıklara. Evde söylenip duruyorum kendi kendime ve erkek arkadaşım da "Eğer sen güzel kafanı bu işe yormazsan, bilen bilmeyen, yalan yanlış yazıp ortaya kitap diye çıkartır" diyor haklı olarak. Beni cesaretlendirmeye çalışıyor ama bende o sebat 0 disiplin neredeeeee? Neyse... Münir Göle'nin kitabına da bu önyargı ve çekincelerle uzandım ama daha ilk sayfasında farklı bir yazımla karşı karşıya olduğumu farkettim. Münir Göle bu kitapta, her kaynakta veya internet sitesinde bulabileceğiniz beylik turistik bilgileri sıralamak yerine, o yerin kendinde yarattığı izlenimleri, duyguları ve düşünceleri paylaşmış güzelim siyah -beyaz fotoğraflar eşliğinde. Deneme tadında yazılar...Seyahat denemeleri diyebiliriz kısacası. Tam da benim yazmayı hayal ettiğim tarzda yani... Bayıldımmmmmmmmmmm...
  • Serdar Özkan'ın KAYIP GÜL adlı romanı...Sözde 30 dile çevrilmiş, dünyanın bilmem kaç ülkesinde bir numara olmuş. Hayatımda böyle balon görmedim! Merak tabii, okudum... Allahtan iki saatte bitti de ıstırap uzun sürmedi. Kimi Martı'yla, kimi de Küçük Prens'le karşılaştırmış. Özir dilerim ama YUH ARTIK!!! Okumadıysanız, okumayın boşuna. Vaktinize ve paranıza yazık! Bir sürü baskı yaptı, parayı kazanacak olanlar da yeterince kazandılar zaten. Gidip daha nitelikli kitaplara harcayın zamanınızı ve paranızı...
  • Enis Batur'dan SIR... Konu, Jordi Savall ve viola da gamba, yazan da Enis Batur olunca, doğal olarak aklım uçtu... Her zamanki derinliğinde, her zamanki kafa çalıştırıcılığında, tam dozunda harika bir kitap...
  • Bir de İngilizce bir kitap okumaktayım şu sıralar: A HİSTORY OF THE WORLD İN SİX GLASSES... Yazarı Tom Standage. Dünya tarihinin altı içecek üzerinden yeniden yazılması olarak nitelendirebilirim bu kitabı. Bira, şarap, viski-rom, kahve, çay ve kola... Bu içeceklerin üzerinden tarihsel ve toplumsal olaylar anlatılıyor, değişimler ve dönüşümler tanımlanıyor. Şu anda henüz başlardayım ama belli ki ilginç olacak devamı da...

Dün aldıklarıma gelirsek:

  • Selçuk Demirel ve Enis Batur ortaklığından harika bir ürün çıkmış: DEFTER... İçinde Demirel'in çizimleri ve Batur'un temrinleri... Her kitapseverin kütüphanesinde olması gereken harika bir çalışma. Dönüp dönüp karıştıracaksınız sayfaları.
  • Uğur Kökden 'den ZAMAN DEVRİYELERİ... Tablolar ve sanatçılar üzerinden farklı bir yazım. Sevdiğim tablolar ve sanatçılar olunca işin içinde, kayıtsız kalabilmem mümkün değildi haliyle. Geçenlerde aynı yazarın gezi yazılarından oluşan bir başka kitabını daha okudum:KUĞULAR, KANALLAR, SALKIMSÖĞÜTLER. Onu da sevmiştim ama sanırım tablolarla örülmüş bu kitap, benim için farklı bir yere oturacak.
  • Roland Barthes'dan iki kitap: YAZI ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER-METNİN HAZZI ve GÖSTERGELER İMPARATORLUĞU. İlk kitap 1971-1073 arasında derlenmş yazı/yazmak üzerine yazılardan/konuşmalardan oluşuyor. Edebiyat üzerine kafa patlatmaya yarayan, harika göndermelerle dolu bir kitap. Diğeri ise, Japonya merkeze alınarak, göstergebilim ekseninde hazırlanmış bir çalışma. İlginç şeyler öğreneceğimden şüphem yok.

Görüldüğü üzere, bu sıralar okuduklarım, hiç de öyle "şuraya uzanayım da kitabımı okuyayım" türünde şeyler değil. Genellikle elde kalem, masa başı okumaları gerektiren türde kitaplarla haşır neşir durumdayım. Hoşuma gdiyor, bir ton şey öğreniyorum. Yine de geçen hafta, sadece iki gün içinde, yani bir çırpıda ADAM FAWER'ın OLASILIKSIZ'ını okuduğumu ilave etmeden geçemeyeceğim. Ardına da hemen bir kuantum kitabı ekledim...Böylece blok ders yapmış gibi oldum bu konuda...

Geçen yılın son günleri ile 2010'un ilk günleri kitapla dolu geçti benim için. Umarım bu yıl doya doya okuyacak vaktim, fırsatım ve gücüm olur.

Herkese de bol kitaplı, harika bir yıl diliyorum.

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...