Günler çok hızlı geçiyor. Hafta başında tarih attığımda, ooo bu hafta yapacak çok iş var, neyse ki tüm hafta benim diye
düşünüyorum ama o bir hafta nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Bir de bakmışım,
hafta sonu gelivermiş. Yazılar yazıyorum kendi zevkime göre ve dünya büyük, anlatacak yer çok, acaba nereden bahsetsem
diye düşünürken, bir şey mutlaka beni tetikliyor ve konu belirginleşiyor
zihnimde. Bu sefer de Hintli bir arkadaşım harika bir video yollayınca bu
haftanın konusu da bir anda belirleniverdi: Hindistan’ın karmaşık ve büyülü
şehri KOLKATA!
Seneler önce bir film izlemiştim. İngilizce adıyla
hatırlıyorum: City of Joy… Başrolünde geçtiğimiz yıllarda ağır bir hastalık
sonucu yaşamını yitiren Patrick Swayze’nin olduğu, Amerikalı bir doktorun,
Kolkata’nın fakir gecekondu mahallelerinde yaşadıklarını aktaran, ağır ama iz
bırakan bir filmdi. Kolkata’ya gitmemde büyük payı olmuştur.
Kolkata, Hindistan’ın diğer büyük kentlerinden çok farklı
bir karaktere sahip. İngiliz koloni dönemi izlerini en çok taşıyan, hala her
köşesinde hissettiren bir şehir burası. Böyle
olması doğal çünkü Kolkata, ya da bizim daha çok bildiğimiz adıyla Kalküta, 1911
yılına dek, İngiliz Hindistanı’nın başkentliğini yapmış, ticaretin ve eğitimin
merkezi olmuş. HOOGLY nehrinin kıyılarında uzayıp giden rıhtımları, iskeleleri,
mal indirip yükleyen mavnalarla, gemilerle doluymuş. Hindistan’ın
zenginliklerini tüccarlara ulaştırabilmek amacıyla, ilk tren yolu bu bölgeye
döşenmiş. Ülkenin en önemli üniversiteleri 19. yüzyılın ilk yarısında bu
şehirde kurulmuş. Nitekim 1817 yılında Hindu Koleji adıyla kurulan Kolkata
Presidency University, tüm Hindistan’ın en eski yüksekokuludur.
Kolkata çok zengin bir edebiyat ve sanat mirasının üzerinde
yükseliyor. Hiddetli Tanrıça KALİ’nin adını taşıyan şehir, onun coşkun yaratıcı
enerjisini simgelercesine, yaratıcılıkta sınır tanımayan sanat ve düşün
insanlarının kalesi olmuş. Çağdaş Hint
edebiyatı Kolkata’da doğdu denir. Haksız değiller zira bu şehir Nobel
ödüllü şair RABİNDRANATH TAGORE’un doğduğu ve eserlerini yarattığı yer. Fakat
sadece o mu? Hayır! Onun gibi nice büyük ozanlar, şairler ve yazarlar bu
şehirden geçmişler.
Kolkata Hindistan’ın sosyal reformlarının tetiklendiği
şehirdir. Eğitimde devrim yaratan RAM MOHAN ROY ve özellikle MAHATMA GANDHİ’nin
en büyük esin kaynağı olan ruhani lider SWAMİ VİVEKANANDA gibi figürler,
bağımsız, devrimci ve eşitlikçi Hindistan düşüncesinin babaları olarak kabul
edilirler.
PARA adı verilen mahallelere bölünmüş olan şehirde, komşuluk
ve birlik duygusu çok kuvvetlidir. Herkes mahallelisini, komşusunu tanır,
ihtiyaç anında yanında bulacağını bilir. Her mahallenin ortak kullanılan bir
toplantı salonu ve kimi zaman da bir de oyun sahası vardır. Mahalle sakinleri
ADDA denilen toplantılarda sık sık bir araya gelip, günlük sorunlardan politika
ve felsefi tartışmalara kadar pek çok konuda serbestçe konuşabilirler. Herkesin
iyi ya da kötü bir fikri vardır bu şehirde ve bunu dile getirmekten hiçbir
zaman çekinmemişlerdir. Hiciv, karikatür, taşlama, sosyal ve politik mesajlar
içeren duvar yazıları geçmişte kalmamıştır, bugün de Kolkata’nın hayatının
parçasıdır.
Kolkata bir kitap şehridir. 14 üniversitenin yer aldığı
şehirde başınızı ne yana çevirseniz, gözünüze bir kitabevi takılır. Şehrin en
ünlü sokaklarından KOLEJ CADDESİ, hemen her konuda kaynağa erişebileceğiniz
kitabevleri, kule gibi yükselen tozlu ciltlerle dolu sahafları, öğrencilerin
değiş tokuş yaptıkları ikinci el kitapçıları ile gençlerin, öğretmenlerin ve
kitap kurtlarının uğrak noktasıdır. Şöyle bir söz vardır: Bir kitabı eğer Kolej Caddesi’nde bulamıyorsanız, muhtemelen henüz
basılmamıştır. Ülkenin en büyük halk kütüphanesi olan Hindistan Ulusal
Kütüphanesi de Kolkata’dadır. Tabii okuma deyince, günlük gazetelerin
çeşitliliğine de değinmek gerekir. Kolkata, Hindistan’daki ilk gazetenin
basıldığı şehir olarak da apayrı bir öneme sahip. 1780’de basılan BENGAL
GAZETTE her ne kadar sadece iki yıl yaşadıysa da, sonrakilerin yolunu açtığı
için öncü olarak tarihteki yerini aldı. Bugün İngilizce, Hintçe ve Bengal
dilinde basılan pek çok gazete var artık. Tabii Bengal dilinde yayın yapan TV
ve radyo kanalları, Bengal sinema sanayinin merkezi TOLLYWOOD ve sayısız
tiyatro trubu, Bengal kültürünün korunmasına büyük hizmet ediyorlar.
Bir şehrin değerini yücelten en önemli etmenler tabii ki
orada yetişmiş, çalışmış, üretmiş ve yaşamış insanlardır. Kolkata’nın geçmişine
baktığımızda, bu şehirle ilgili beş kişinin NOBEL ödülünü kazandıklarını
görüyoruz. 1902’de Nobel Tıp ödülünü kazanan SİR RONALD ROSS, 1913 Nobel edebiyat
ödülünü kazanan RABİNDRANATH TAGORE, 1930’da Fizik dalında Nobel ödülü kazanan
C.V. RAMAN, 1979’da Nobel Barış Ödülü’nü kazanan RAHİBE TERESA ve 1998’de
Ekonomi dalında Nobel ödülünü kazanan AMARTYA SEN Kolkata’da doğmuş, eğitim
almış ya da yaşamışlardır.
Kolkata yüksek eğitim kalitesi ve insan varlığına ragmen,
1911 yılında, İngiliz Hindistanı’nın başkentinin Delhi’ye taşınmasıyla birlikte
belirgin bir düşüşe geçmiş, zaman içinde kendi kaderine terk edilmiştir.
Nüfusun durmadan artması, gelenlerin yoksulluk içinde yaşamaya mahkum olmaları,
belediye hizmetlerinin neredeyse yok denecek hale gelmesi ve ekonomik
yetersizlik Kolkata’yı yaşanması en zor kentlerden birine dönüştürmüştür. Zamanla
görkemli binaların sıvaları dökülmüş, çöp dağları kenti istila etmiş, hava
kirlenmiş, trafik kilitlenmiş ve bir
gelen bir daha uğramamıştır. Oysa son yıllarda Hindistan’da tablo değişiyor.
Küresel krize rağmen Hindistan’ın büyüme hızında büyük bir değişiklik olmadı.
Büyük şehirler başta olmak üzere, hayat standartlarında iyileşmenin olduğunu
gözlemliyorum. İşte bu gelişme ve düzelme yavaş da olsa Kolkata’ya da yansıyor
artık. Kalabalıklar tabii ki azalmadı, binaların hala çok sıkı bir makyaja
ihtiyaçları var ama yine de sokaklar daha temiz ve trafik daha çekilir sanki.
Bu şehrin nesini
seviyorsun diye soranlara tam olarak cevap veremiyorum. Çünkü ilk bakışta
insanı irkilten, korkutan ve bir an evvel
kaçıp gitsem buralardan dedirtecek bir şehir gibi duruyor. Oysa eğer siz de
benim gibi bir kitap kurduysanız, bu şehirde mutsuz olmanız neredeyse imkansız.
Sokak yiyecekleri konusunda Hindistan’ın en iyilerinden biri Kolkata. Hindistan’da sokakta yemek yenir mi yaa diye
sormayın çünkü en lezzetli yiyecekler sokaklarda! Özellikle içine ızgara tavuk
ve acı sosun doldurulduğu KATHİ dürümlerini yemeden dönmemek gerekir.
Kolkata’nın diğer bir farkı da tramvayları. Diğer büyük
kentlerde çoktan hizmetten kalkmış olan o güzelim tramvayları burada hala
görebilmek bile çok hoşuma gidiyor. Tabii modernleşme sevdasıyla hizmetten kaldırılacak
olmalarına üzülüyorum ama eğer bu aralarda Kolkata’ya yolunuz düşerse, mutlaka
bir tramvay turu yapmanızı öneririm.
Tabii bu deli şehrin en önemli sembolü HOWRAH KÖPRÜSÜ’ne
uğramadan, üzerinde yürümeden de dönülmez Kolkata’dan. HOOGLY nehri üzerinde
KOLKATA ile HOWRAH bölgesini birbirine bağlayan 705 metrelik bu demir köprü, 3
Şubat 1943’de hizmete açılmış. 8 şeritlik köprünün üzerinden her türlü trafik
akıyor. Özel araçlar, sıkış tıkış otobüsler, atlı arabalar, çekçekli hamallar
ve eli kolu dolu yayalar… Bir köprünün
üzerinde ne kadar vakit geçirebilir ki insan demeyin. Orada, etrafı
seyrederek bütün bir günü bile geçirebilirsiniz. Benim başıma geldi, oradan
biliyorum…
Howrah Köprüsü
Ve tabii o çılgın
kalabalığın ortasında, köprünün ayaklarının altında dünyanın en güzel pazarı
yatıyor dediğimde de inanın lütfen! Hayatımda böyle güzel çiçekler, böyle
taze renkler görmedim, böyle baş döndürücü kokular duymadım! Üzerlerinden sabah
çiği damlayan lotus tomurcukları, tapınaklarda tanrılara sunulan parlak sarı kadife
çiçekleri, güller, orkideler, yaseminler, franjipanlar…Adını bilmediğim daha yüzlerce
çeşit çiçek… Acaba çiçekler gerçekten mi çok güzeller yoksa etraf o kadar
yoksul ve kir pas içinde ki o yüzden mi böyle geliyorlar gözüme bilemiyorum ama
her ne olursa olsun, dünyada böyle büyük tezatların yaşandığı yerler çok çok
azdır, orası kesin! Özellikle sabahın erken saatlerinde çiçek pazarına
gidebilenler, dünyanın en ilginç mezatlarından birine tanık olacaklardır. 2000’den
fazla üretici ve satıcı, her gün tonlarca çiçek satıyor bu pazarda.
Tapınaklarda, düğünlerde, evlerde, otellerde ve cenazelerde hep çiçek
kullanılıyor Hindistan’da. 14 milyon insanın yaşadığı bir şehirde de böylesine
büyük bir çiçek pazarının olması doğal öyleyse… 125 yıldır bu noktada kurulan
çiçek pazarı eskiden bu kadar büyük değilmiş. Şehrin büyümesiyle birlikte
büyüyen pazar, nehrin kıyısından biraz içeri taşınmış ve bugünkü yerine
oturmuş. Alıcılar, aracılar, boyunlarında fotoğraf makinalarıyla gezmenler, chai-walla denen çaycılar, çiçeklerden
kolyeler, taçlar, çelenkler yapan kadınlar, oyun oynayan çocuklar pazarın
içindeki yaşamın ayrılmaz parçalarını oluşturuyorlar. Burada da saatler
geçirebilir insan… Fotoğraf çekmeyi seven gezginlerin işi zor!
Şehirde başka neler
yapılabilir diye soranlara ufak bir liste vereyim:
· - Victoria Anıtı, şehrin tarihine ışık tutan belge
ve sergileriyle ilk ziyaret yerlerinden biridir. Taj Mahal’den esinlenerek
1906’da inşa edilmiş bu yapı, şehrin simgelerinden kabul edilir. Kentin
kalbinde yer alıyor. Etrafında MAIDAN denen, halkın buluştuğu, kriket ve futbol
oynadığı, yoga yaptığı kocaman yeşil alan var. Orayı da görmüş olursunuz.
· - Asya’nın en büyük müzesi olan Hindistan Müzesi
(INDIAN MUSEUM), doğa tarihinden sanata kadar uzanan bir yelpazede, dünyanın en
büyük koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapıyor. Batıdaki Smithsonian ve
British Museum gibi köklü kurumlara rakip olabilecek nitelikte bir müze.
Hakkıyla gezebilmek için birkaç gün gerekebilir.
· - Mark Twain tarafından Süveyş’in doğusundaki en muhteşem otel olarak tanımlanan, Rudyard
Kipling’in eserlerinde kendine yer bulmuş, Doğu’nun İncisi Great Eastern Hotel’e de bir uğrayın derim.
Ben eski otelleri çok severim. Mümkünse, bütçeme uygunsa, oralarda kalırım, o
tarihi çekerim içime. Orada kalmış olan yazarlar varsa, o yazarların eserlerini
yanıma alır, zamanda yolculuğa çıkarım kendimce.
· - Eski ROYAL CALCUTTA TURF CLUB’un binasında, eski
deri koltuklara gömülüp br akşam içkisi yudumlamak ya da Cumartesi günleri
düzenlenen at yarışlarını izlemek, eski koloni döneminin ışıltısına tanık olmak
için en kolay yollardan biri bence. Kolkata’nın en güzel binalarından biri olan
kulüp binası, mermer döşemeleri, tik ağacından yapılmış kapıları ve kristal
avizeleriyle göz alıyor.
· - Kolkata’nın en eski restoranlarından PARK
caddesindeki MOULİN ROUGE’a uğramanızı öneririm. Hint, Çin ve Avrupa
mutfaklarından oluşan zengin bir menüsü var.
· - Kitapçılarıyla ünlü Kolej Caddesi’ndeki, her
daim kalabalık, her daim gürültülü ama son derece çekici COFFEE HOUSE
kahvehanesine gitmeden dönülmez şehirden. Bengal kültür hayatının merkezi
olagelmiş, nice yazarlara, şairlere, devrimcilere ve öğrenciye kucak açmış bu
kahvehanede, öğrenciler ve öğretmenlerle kahve içip, sohbet edebilirsiniz.
Coffee House Kolkata
Tabii her zaman diyorum, bunlar benim listelerim. Siz yola
düşmeden önce bir okuyup kendi listelerinizi oluşturun. Ancak o listelere harfi
harfine uyacağım diye kendinizi harap edip, içinde yaşadığınız anın büyüsünü
sakın ola ki kaçırmayın! Şehirler her zaman sürprizler hazırlar
ziyaretçilerine. Siz o sürprizleri
yakalamaya çalışın en çok!
Yollarda görüşürüz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder