Biz Heybeli'deee...

Sabah erkenden uyandığımda, penceremden içeri sızan tatlı bir günışığı, havanın dünkü "tuhaf" lodostan sonra, normale döndüğünü gösteriyordu. Çayımı demleyip, köşedeki bakkaldan taze ekmek almaya çıktığımda yüzüme çarpan serinlik, tam da sevdiğim kıvamdaydı. Temiz, sert ve pırıl pırıl güneşli... Diren'le, memleket meselelerinden girip kadın-erkek ilişkilerinden çıktığımız uzuuuun pazar kahvaltısı ardından, içimdeki dürtüye karşı koyamayıp, baklayı çıkardım sonunda ağzımdan: Adaya gidelim! Sevinçle karşıladı. Hemen Saadet'i de kandırıp saat 13.00 vapuru için Bostancı iskele buluşmak üzere sözleştik.


Vapurun içi neredeyse ağzına dek doluydu. Güneşi gören kendini adaya atmaya niyetlenmişti belli ki... Çoğunluğun Büyükada'ya gideceğini umarak, vapurun kıç tarafında korunaklı bir banka oturduk. Sohbet, hoşbeş derken Heybelimize gelivermiştik bile.

Önce biraz yürümeye karar verdik. Sağa sola selam ederek adım attığımız adamızda, güzel evlerin bulunduğu sokaklardan geçip, rotayı Değirmen'e çevirdik. Önce yol boyunca dizilmiş spor aletleriyle oyalandık biraz. "İstanbul'un en güzel manzaralı spor kompleksi" adını verdik oraya.







İstanbul'un en güzel manzaralı spor kompleksinden kareler



Değirmene giden yolda her taraf o kadar yeşil, o kadar tazeydi ki anlatamam. Yagmurdan sonra sanki bir günde fışkırmış herşey topraktan... Saadet gözlerini yemyeşil ebegümeci kümelerine dikip, "Ahh bunlarla ne güzel ekşili bulgur pilavı olur" deyip deyip dolandı ortalıkta. Bir sonraki ada seferimizde, herhalde salacağız onu çayıra. Sonunda ekşili pilav var ne de olsa!
Değirmen'in önündeki kayalıklarda, dünkü fırtınadan kalan son dalgalarla oynaştık azıcık.













Değirmenden manzaralar...Kayalıklarda sohbet, inceleme, soluklanma ve derin düşüncelere dalma...




Adanın sevimli sokaklarını dolanıp, çarşısında gezindik. Yürüyüşümüzün sonunda karnımız iyice acıkmış şekilde, kendimizi Denizatı'na attık. Önce adaçayı, sonra karışık tost-ama ne tost!- ardından bir tur daha demli çay ve koyu sohbet. En önemli konu, yaklaşan yerel seçimlerde kime oy verileceği ve desteklenen adayın kazanabilmesi için yapılması gereken örgütlü faaliyetler... Heybeli'nin aydın kadınları, adalıların desteklediği kişinin parti merkezi tarafından da aday gösterilmesini sağlamak üzere imza kampanyaları düzenliyorlar. Kapı kapı dolaşıp, durumu anlatıyorlar ve imza almadan bırakmıyorlar işin ucunu. Umarım bu çabalarının meyvesini alırlar.
Akşamın karanlığı çöktüğünde iyice soğuyan adayı bırakıp evimize dönerken, yine keyifli bir Heybeli günü geçirmiş olmanın rahatlığı vardı üzerimizde. Ne de olsa ada! Hayat başka bir ritmle yaşanıyor orada ve bu insana iyi geliyor kim ne derse desin! Ada dönüşü mutlu yüzler

2 yorum:

Diren Sucu dedi ki...

iyi ki varsınız...

Basak dedi ki...

Sevgili İko, biz de blog açtık. Benzer hayat görüşlerini paylaşıyoruz sanki... bize de davetlisiniz:)
Sevgiler,
Başak

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...