Yine Viyana...


Ne haftaydı ama! Nasıl güzel bir organizasyondu ve nasıl da nefis şeyler gördük yine ... Viyana ve Salzburg insanı her anlamda kendine aşık eden iki şehir. Yazdıklarımı takip edenler bu iki şehri ne kadar çok sevdiğimi bilirler. Geçen hafta içinde de, özellikle Viyana'da katıldığımız etkinlikler, aldı göklere uçurdu beni.







  • UNTERE BELVEDERE yani Aşağı Belvedere Sarayı' nda , GUSTAV KLİMT'in ünlü THE KİSS - Öpücük resminin 100. yıldönümü münasabetiyle düzenlenmiş müthiş bir sergi vardı. Tabii aslında Öpücük tablosu değildi olayın bütünü; 1908 yılında düzenlenmiş Secession sanatçıları sergisi "KUNSTSCHAU 1908" vardı ve tam tamına bir asır önce yaratılmış güzelim eserlerin karşısında nefesim kesildi. Neler neler yoktu ki? Tabloları bir yana bırakırsam, JUGENDSTİL' in en güzel örnekleri sayabileceğim olağanüstü vitraylar, seramik panolar, afişler, heykeller ve KOLOMAN MOSER' in önderliğinde Uygulamalı Sanatlar ile Güzel Sanatları birleştiren Viyana Atölyesi VİENNA WERKSTATTE'in mobilya-biblo-ev eşyasından oluşan zengin koleksiyonu sergileniyordu. Geçen kış aylarında PARİS MUSEE D'ORSAY'de gezdiğim JUGENDSTİL sergisi kadar zengin olmasa bile, içerdiği anlam sebebiyle etkileyici oldu. İnsan her gün KLİMT' in meşhur Öpücüğü' nün doğumgününü kutlayamaz ya!




  • ALBERTİNA'daki sergi ise insanı ağlatacak güzellikteydi: VAN GOGH!!! Hem de ne VAN GOGH! Yağlıboya, suluboya, kara kalem, tükenmez kalem, guaj... Delirdim! Bir bütün gün sadece desenlerini seyredebilirdim açıkçası. Bundan önce sadece Amsterdam'daki VAN GOGH MÜZESİ'nde görmüştüm bu kadar çok eserini bir arada. Zaten dünyada, kendi toprakları dışında açılmış en kapsamlı sergiymiş. Gerçekten inanılmazdı... Dünyanın birçok ülkesinden taşınıp getirilmiş onlarca güzel eserini, güzel bir kronolojik düzenlemeyle sergilemişlerdi. Bir de her zaman olduğu gibi, sergini muhteşem bir katalog kitabını basmışlardı. Koskoca bir "hard cover" kitap... Fiyatı 24.90 euro. Şaka gibi... Kar amacı güdülmeden, sponsorlar sayesinde basılmış, o kitap için bedava denilecek bir fiyata satılan olağanüstü bir kaynak... Satın aldım ve içimden de kıskanıp durdum. Ve düşündüm tabii: Sponsorlar ne kadar önemli... Sanatın geniş kitlelere ulaşabilmesi için, herkesin bu etkinliklerden faydalanabilmesi için, halkın seviyesinin yukarı çekileblmesi için, sponsor ŞART!



          • Viyana Devlet Operası STAATSOPER' de üç opera izledim. İlk olarak ROSSİNİ' nin SEVİL BERBERİ, ikinci GOUNOD'nun FAUST'u, üçüncü olarak da MOZART'ın FİGARO'NUN DÜĞÜNÜ'nü kendimden geçercesine seyrettim. Bu senenin en büyük keşfi tabii ki bas bariton ERWİN SCHROTT oldu ama yine de benim en büyük keyif aldığım opera, FAUST oldu. Geçen sene, bu turu satışa çıkardığımızda, konser programlarını hazırlarken, eserin kadrosunu okuduğumda yerimden zıplamıştım: ROBERTO ALAGNA ve ANGELA GHERORGHİU!!! Opera dünyasının BONNİE&CLYDE'ı... Şeflere yaka silktiren ama yine de kimseleri vazgeçemediği ikili. ALAGNA, eğer yanılmıyorsam iki sene önce, kendisini ıslıklayıp yuhalayan LA SCALA seyircisine, İtalyan usulü bir el hareketi yapıp sahneyi terketmişti. Bu asabi adamın eşi GHERORGHİU ise kendisini karşılamaya limuzin istediği için eleştirildiğinde, "Madonna belediye otobüsüne mi biniyor sanıyorsunuz?" cevabını vermiş hem güzel, hem akıllı, hem de harika şarkı söyleyen bir kadın...FAUST'ta ikisi de çok iyiydiler ama Viyana seyircisi herhalde aynı şeyi düşünmüyordu ki ALAGNA'yı fena halde ıslıklayıp yuhaladı. ALAGNA'nın burada da bir el hareketi yapmasından korkmuştum ama korktuğum başıma gelmedi. Sadece sahnede yere bağdaş kurup oturdu ve toplu selamlamaya da çıkmadı.

          Bu güzel günlerin sonunda ise olağanüstü sonbahar renkleriyle Salzburg vardı ama onu da bir sonraki yazıya saklayalım...





          Hiç yorum yok:

          Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

          Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...