Boğaz Turu, Emirgan ve Kitaplar



İki gündür ne kadar da güzel hava, değil mi? Neredeyse bahar geri geldi diyeceğim:)) Güneşin ışınları açılı gelmeye başlayınca, renkler daha sıcak ve daha insancıl oluyor. Gün batımlarında gökyüzünün ve bulutların aldığı renkler de cabası! Yazın bu kadar güzel gökyüzü göremeyiz hiç. Hepsi ama hepsi güneşin dünyaya düşüş açısıyla ilgili tabii ama işin içinde büyülü güçler varmış gibi hayal etmek benim daha çok hoşuma gidiyor.
Bugün Emirgan'daydım; Boğaz turu yaptıktan sonra, birkaç ay önce açılmış olan Sütiş'te oturup, sıcacık çorba ve ayıptır söylemesi :)), tavuklu pilav yiyerek sonbaharın güzel renklerini içime çektim. Boğaz'da erguvan zamanı başkadır tabii ama bugün de hiç fena değildi açıkçası.
Sabah boğaz vapuruna binmek, Camel Trophy etapları gibi meşakkatli oldu. Kalabalık bir iskele, o iskelede birbirinin üstüne abanmış kimbilir kaçyüz kişi, onların arasından alan bulup vapurun içine sızmak ve oturacak bir yer bulabilmek... Gayet medeni görünümlü turistlerin, vapur yanaşır yanaşmaz nasıl bir anda ruh değiştirip, yer kapabilmek telaşıyla birbirlerini itekleyip ezdiklerini görseydiniz, korkardınız. Korkmadım ama İstanbullu olmanın gücünü kullanıp, hünerlerimi sergileyerek, kendime ve beraberimdeki dostlarıma iyi yerler kaptım.
.................................................................

Kitaplarla haşır neşir durumdayım. Dün Kadıköy'deki sahaflardan iki Enis Batur kitabı daha edindim: YOLCU ve GÖNDEREN: ENİS BATUR. ADA DEFTERLERİ henüz bitmedi ama az kaldı ve bu iki kitabın sayfalarını şöyle bir karıştırınca, beni yine çok keyifli bir okuma sürecinin beklediğini farkettim hemen. YOLCU'nun başında, hemen gözümü alan bir alıntıyı buraya aktarayım:





Genellikle insanın kendini bilmesinin çok önemli olduğu düşünülür; kendini bilmesi de, yalnız kişilik özelliklerini, kendisini başka kimselerden ayıran şeyleri değil, insan olarak kendi doğasını bilmesidir. Kendini bilmek, ilkin, insan olmanın ne demek olduğunu bilmektir; ikincisi, olduğunuz türden bir insan olmanın ne demek olduğunu bilmektir; üçüncüsü, başka bir kimse değil de siz olmanın ne demek olduğunu bilmektir. Kendini bilmek, ne yapabileceğini bilmektir; hiç kimse de ne yapabileceğini denemeden bilemeyeceği için, insanın yapabilecekleri konusunda tek ipucu, yapmış olduklarıdır. R.G. Collingwood





Diğer bir kitap ise, Ferit Edgü' den YENİ DERS NOTLARI. 1980-1990 yılları arasında tutulmuş küçük notlar. Kimi bir paragraf, kimi bir cümlecik, kimi bir dörtlük, kimi de bir şiir şeklinde pek çok harika yazı bir arada. İşte oradan da bir iki alıntı:



Yaşamdan korkma.

Ölümden de.

Ne birinden kurtulabilirsin

ne de öbüründen.



Kendi kendinle barışık olmak

çevrenle, toplumla, dünyayla

barışık olmaktan yeğdir.


Bir saptama (yalnızlıkta):

Özlenen biri yoksa, yalnızlık da yok.



Lady Montagu'nun DOĞU MEKTUPLARI'nı buldum. Aralık ayında yapacağım İstanbul'un Kadınları turunda işime yarayacak pek çok detay bulacağımı biliyorum. 1717-1718 yıllarında, Türkiye ve özellikle de İstanbul hakkındaki gözlemlerini içeren harika mektuplar. Daha sayfaları çevirirken, ilginç şeyler görmedim değil...



Bir de hediye: A'DAN X'E John Berger Tarafından Kurtarılmış Mektuplar. İlk göze çarpan detay, başlangıçtaki Shakespeare 116. Sone... Daha içine dalmadan, hedefe tam isabet ettirdi!











Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...