Neden Bhutan?


Neden Bhutan’ a Gideriz
Bhutan mı? Orası da neresi????
Eminim bir çok kere başınıza gelmiştir... Yolculuk planlarından konuşulurken, eğer siz, Bhutan’ a gitme niyetinizi açıklamışsanız, dinleyenlerden biri mutlaka bu soruyu patlatmıştır. Hatta kimileri daha da ileri gidip, şakacı bir ses tonuyla, “Ayy, nereden de buluyorsun bu acayip yerleri” diye de eklemiştir. Sizi bilmem ama benim başıma en sık gelen şeylerden biri bu! Hatta gittiğim yerlerin sıradışılığı öylesine meşhur ki, yakın çevremde ne zaman birileri uzak diyarlara gidecek olsa, ilk aranan kişi hep benim! Hem meslek icabı, hem de tamemen kişisel seyahat tercihlerim sayesinde, dünyanın en ilginç köşelerine gidip gezme fırsatım oldu. Kimi zaman uzak bir Endonezya adası, kimi zaman Himalayalar’ da unutulmuş bir dağ köyü ya da Avrupa’da dahi, ıssız bir kasaba bu gezilerim sırasında sayısız sürprizle karşılamıştır beni. Ancak bir yer var ki, orası bütün bu seyahatlerin içinde, en özel yer olma ünvanını benim için halen korumaktadır: Bhutan!
Peki neden gidilir Bhutan’ a ? Nedir burayı bu kadar özel kılan şey?
Gözlerimi kapatıp da şöyle bir düşündüğümde aslında öyle bir anda sıralanacak bir şey gelmiyor aklıma.
E peki o zaman neden her Bhutan dendiğinde, yüzümde saklayamadığım bir gülümseme beliriyor ve kendimi bir anda çok ama çok mutlu ve huzurlu hissediyorum. Neden bir anda yüzüme taze dağ havası çarpmış gibi oluyor? Neden kuş cıvıltıları ve çiçek kokuları dolduruyor zihnimi? Demek ki anlatılamayan bir şeyler var orada...Hani bir klişe tabir var ya, “Anlatılamaz Yaşanır” ...
Bhutan’ a kültürel anlamda dünyada tek olan bir ülkeyi tanımak için gidilir. Budizm’in Tantrik formunu kabul etmiş tek ülkedir Bhutan. Bu kimliğini gururla taşımaktadır ve ülkeye ayak bastığınız ilk andan itibaren bunu iliklerinizde hissedersiniz. Bir Bhutanlı' yı dininden ayrı kılmak mümkün değildir. O kendi kimliğinin en derin ifadesini, tapınaklarda, Dzong adı verilen kale-manastırlarda, binlerce yıllık şaman geleneklerinin hala hüküm sürdüğü karlı dağ zirvelerinde bulur.
Bhutan’ a güler yüzlü insanlar görmek için gidilir. Mecburen değil, yalancıktan değil, profesyonellikten değil, gerçekten içten gelerek gülümseyen insanlar görmek için gidilir. Karşılama yapan yerel rehberden tutun da, odanıza valizinizi kızlı erkekli güle oynaya taşıyan otel personeline, tapınaklarda karşılaştığınız öğretmen rahiplerden, haşarı oyunlar eşliğinde evlerine dönen öğrencilere, herkesin yüzünde sıcacık bir gülümseme olduğu için, bu içten gülümseme arayışınız çok da uzun sürmez zaten.
Bhutan’ a geleneksel giysisini gururla, karakterinin bir parçası olarak taşıyan vakur bir halk görmek için gidilir. Dünyanın her köşesinin gittikçe daha da çok birbirine benzediği meşhur küreselleşme devrinde, insanlar hep aynı şeyleri giyer oldular. Nereye gitsek, aynı marka kot pantolonlar, aynı renk, aynı model tişörtler, hepsi neredeyse bir örnek giyinmiş insanlar görüyoruz. Bhutan’ da hiç mi yok böyle şeyler? Tabii burada bile var artık ama yine de hala kimono ile kilt arası bir kıyafet olan GHO giyen şık erkekleri, KİRA denilen zarif kıyafeti taşıyan kadınları görmek, gittikçe bir örnekleşen bu modern! dünyada, insana ilaç gibi geliyor. Hele erkeklerin Dzong’ lara girerken omuzlarına attıkları şalları var ya, işte onlar bir muhteşem. KAMNE adı verilen bu şallara bakarak, insanların sosyal statüleri hakkında da hemen bilgi sahibi olunabiliyor. Sarı rengi sadece Kral ve ülkenin başrahibi JE KENPO kullanabiliyor. Soylu ailelerin erkekleri kırmızı, milli meclis üyeleri mavi, bakanlar turuncu, halkın geri kalanı ise beyaz renkli KAMNE’ leriyle boy gösteriyorlar sokaklarda.
Bhutan’ a pırıl pırıl akan nehirler görmek için gidilir. Suyun dibindeki taşları sayabildiğiniz durulukta nehirler, Paro’ da ve Wangdi’de eşlik ederler ziyaretçilere. Başrahip Je Kenpo’ nun Punakha’daki kışlık sarayı, Po Chu ve Mo Chu isimli ,biri koyu, öteki daha açık renkli iki nehrin tam birleşme noktasında kurulmuştur ve dev Dzong bu konumuyla adeta bir gemiye benzer. Oldukça da fotojenik bir yerdir ve zaten biz de mutlaka dururuz bir fotoğraf için. Wangdi’ de kaldığımız otel de gürül gürül akan bir nehrin tam kıyısında bulunur. Gece uyurken, aralık bıraktığınız pencereden, akan suyun sesini dinlersiniz rüyalarınız arasında.
Bhutan’ a yüzyılların sessizliğini taşıyan manastırlar görmek için gidilir. Taşlara sinmiş duaların verdiği pozitif enerjiyi gerçek anlamında hissetmek için gidilir. Tütsülerin kokusu eşliğinde, rüzgarla savrulan dua bayraklarının sesi duyulurken, sessiz adımlarla bir avludan diğerine geçip, duvarları süsleyen renkli fresklerin gizemlerini çözmeye çalışırız her seferinde. Kimini çözeriz de, yine de çözemediklerimiz hep daha fazla olur nedense...
Bhutan’ a dünyanın en iyi okçularını seyretmek için gidilir. Geleneksel bambudan yapılmış yaylarını hala muhafaza eden takımlar, yaz kış demeden kapışırlar ve onları seyretmek gerçekten çok keyiflidir. Ateşli amigolar takımlarını destekler, oku hedefe tam isabet ettiren takımın oyuncuları, geleneksel zafer danslarını yaparlar ve biz izleyenler de her seferinde nasıl oluyor da bu mesafeden, Batı ölçülerine göre küçücük kalan bu hedef tahtasını tutturabiliyorlar diye düşünür dururuz.
Bhutan’ a dünyanın en lezzetli peynir soslu biber yemeği HEMADATSİ’ yi yemek için gidilir. Bhutan mutfağı çok zengin olmamasına rağmen oldukça lezzetlidir. O kadar dağlık bir bölgede tarım arazilerinin sınırlı olması, tabii ki sebze çeşidinin de çok zengin olmayışı gerçeğini beraberinde getiriyor. Yine de KULE denilen bir tür gözleme, BUTA denilen erişteler, ve yumuşak peynir sosu içinde pişirilen patates, mantar ve başka otlar temiz havada acıkan bünyeyi beslemeye yetiyor.
Bhutan’ da geçen seneye dek sürdürülen “Sınırlı Sayıda Turist” uygulaması artık kalktığından, kaçınılmaz turist kirliliği er ya da geç yaşanacağı için, bir an evvel gidilir. İstesek de değiştiremeyeceğimiz bir çok şey oluyor dünyada. İşte bu da onlardan biri maalesef ve Bhutan’ ın bugünkü güzel, az dokunulmuş hali kaybolmadan, yüzlerce yıllık geleneklere şahit olmak için gidilir.
Tabii bir de “Bhutan’a ne için gidilmez” sorusu var...Kişisel gözlemlerime dayanarak söylüyorum ki bazı turistler, nerede olduklarının farkında olmadıkları için, nasıl bir ülkeye geldiklerini bilmedikleri için, yanlış beklentiler içinde oldukları için gelir gelmez mutsuz oluyorlar ve ülkede kaldıkları o sınırlı günleri de aynı bedbaht ruh halinde geçiriyorlar. Hem kendilerini, hem de onları en iyi şekilde ağırlamak için varını yoğunu ortaya koyan Bhutanlıları da mutsuz ediyorlar. E peki o zaman Bhutan’ a ne için gidilmez?
Bhutan’ a lüks aramak için gidilmez. Çünkü YOK! Evet, artık bazı oteller açılıp, para ve bütçe hesabı derdi olmayan Japon ya da Amerikalı turiste, gecesi ortalama 550 dolardan hitap etmeye çalışıyorlar ama bunlar o kadar gerçekdışı duruyor ki ülkenin kendi gerçekliğinde, insan bazen kızıyor. Ne gerek var? Altı üstü kalacağınız zaten 3-4 gün, bunu da yerli sermayenin işlettiği, küçük, geleneksel yerlerde geçirseniz daha iyi olmaz mı diye düşünüveriyor insan. Biz Bhutan’ da zaten prensip olarak, geleneksel yerlerde kalarak, dünyada tek tipleşen turizm akımlarına bir nebze olsun karşı durmaya çalışıyoruz. Lüks değil, insan sıcaklığı buluyoruz. Bizim için sevgiyle pişirilmiş yemeklerden yiyoruz. Otele girişlerde çay ikramıyla karşılanıp, bütün personelin uğurlamasıyla ayrılıyoruz.
Bhutan’ a modernizm sembolleri otoyolları ve köprüleri görmek için gidilmez. Çünkü onlar da YOK! Hemen her tarafı dağlarla kaplı bir ülkede bu tek şeritli yolun olduğuna bile şükrediyoruz her seferinde. Kıvrıla büküle akan nehirlerin yataklarını takip ederek açılmış o tek yoldan gidip geliyoruz ülkede bir yerden bir yere. Bir seferinde bir İtalyan aileyle karşılaşmıştım. Hep aynı yoldan gittiklerinden yakınıyorlardı ve kimbilir kaçıncı defadır rehberlerine neden başka bir yolu kullanmadıklarını sorup duruyordu ailenin babası. Dayanamamış ve önümüzdeki on senelik kalkınma projeleri içinde, şimdiki yolun ancak genişletilebileceğini anlatmıştım onlara. Yine de tam olarak kavrayabildiklerinden emin olamamıştım. Onlar hala başka bir yerlerden, tepelerin arkasından bir başka yol olabileceğinden şüpheleniyorlardı! Oysa ki YOK!
Bhutan’ a kimler gitmelidir peki?
Bhutan’ a dünya üzerinde son “saf” kalmış coğrafyadan birinde olmanın tadını çıkarabilecekler gitmelidir. Bu saflığın bir bedelinin olduğu ve bunun da müşkülpesentlikten uzak kalmayı gerektirdiğini bilenler gitmelidir. Kültür Turizmi’ nin, Lüks Turizmi’ nden farklı olduğunun bilincinde olanlar gitmelidir. Dünyanın son kapalı kutusunda bir kaç gün geçirmek için, hiç bir yerden direkt uçuş olmadığından, aktarmalı uçuşlardan çekinmeyen gözüpek gezginler gitmelidir.
Neticede hepi topu bir kaç gün! Ama karşılığında kazanılan, gerçekten ömre bedel deneyim olacaktır.

4 yorum:

Huseyin dedi ki...

Ne guzel yazmissiniz agzina kaleminize yuregiize saglik.Hindistanda yasiyorum ve eylulde ordayimmmm

Huseyin dedi ki...

Yureginize saglik ne guzel anlatmissiniz.Ozellikle kultur emperyalizm vurgusu.Hindistanda yasiyorum ve eylude ordayimmmmm

Bilinmeyeninsesi dedi ki...

LİSE YILLARIMDA TERCÜMESİNE YAPTIĞIM ASYA ADINDA BİR KİTAP VARDI İLK ORADA DUYMUŞTUM YANİ YAKLAŞIK 13-15 YIL KADAR ÖNCE HER FIRSATTA BİRŞEYLER BULDUM ORASI HAYALİM OLDU VE GİDEBİLMEYİ ÖYLE ÇOK İSTİYORUM Kİ GARİP AMA 17 YAŞIMDAN BERRİBAZEN O SOKAKLARDA YADA WEBDE Kİ RESİMLERDE GÖRDÜĞÜM YERLERDE GEZİYORUM BEN DAHA DETAYLI NASIL GİDEBİLİRİM BİLMEK İSTİYORUM.............

Bilinmeyeninsesi dedi ki...

LİSE YILLARIMDA TERCÜMESİNE YAPTIĞIM ASYA ADINDA BİR KİTAP VARDI İLK ORADA DUYMUŞTUM YANİ YAKLAŞIK 13-15 YIL KADAR ÖNCE HER FIRSATTA BİRŞEYLER BULDUM ORASI HAYALİM OLDU VE GİDEBİLMEYİ ÖYLE ÇOK İSTİYORUM Kİ GARİP AMA 17 YAŞIMDAN BERRİBAZEN O SOKAKLARDA YADA WEBDE Kİ RESİMLERDE GÖRDÜĞÜM YERLERDE GEZİYORUM BEN DAHA DETAYLI NASIL GİDEBİLİRİM BİLMEK İSTİYORUM.............

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...