Öylesine bir yazı ve Nünü'ye selam...

Ne yazacağımı bilemeden oturdum bilgisayarımın başına. Yazma disiplininden kopmamak için çaba sarfediyorum yoksa ipin ucu iyice kaçacak. Aslında bir tür sorumlulukmuş bu da...Yani blog açıp, onu beslemek...Çünkü farkettim ki bir süre sonra, hiç tanımamanıza rağmen bazı kişilerle bu ortamda kurduğunuz dostluk, sizi bir şekilde onlara karşı sorumlu kılıyor ve onlardan haber alıp, kendinizden haber vermek gibi temel bir şekle bürünüyor herşey. Aslında benim gibi, işi gereği hep dünyanın bir orasına bir burasına savrulan insanlar için bu ideal bir durum. Etten kemikten olanlarla mecburen ayrılırken, sanal arkadaşlarınızı yanınızda taşıyabiliyorsunuz. Köklerinizi yitirmemenizi sağlıyorlar onlar, oysa benimki gibi gezgin yaşam sürerken, bu da oldukça mümkün. Ben ise, henüz köksüz kalacak denli büyük bir ruh olgunluğuna erişemedim. Bu ihtimal beni hala korkutuyor. Döndüğümde "evime" dönmekten mutlu oluyorum. Bruce Chatwin gibi "Şapkamı astığım her yer benim evimdir" diyebildiğimde, bu korkum da ortadan kalkmış olacak ama şu anda bunun için henüz çok erken.
Neyse...
Bu sıralar keyifsizliğimi üzerimden atmaya çalışıyorum. Geçen gün sevgili dost Nünü ile konuştuk biraz. Blog üzerinden sıkı takipteyiz birbirimizi...Severim onu, hem de çok, o da bilir zaten...Bu satırları onu çok sevdiğimi söylemek için yazıyorum özellikle...Nünücüğüm, dünkü telefon çok iyi geldi bana ve akşamki konuşmam da çok iyi geçti, haberin olsun!
Haftaya uzaklara gidiyorum yine. Bu sefer nereye mi? Vietnam ve Kamboçya! Yaklaşık 10-11 gün kalıp sadece 3 günlüğüne eve dönüp ardından tekrar, 16 günlük bir gezi için aynı bölgeye döneceğim. Bu da demektir ki 2009 senesinin neredeyse onikide biri Hindiçini'nde geçecek...Bu kelimenin Türkçe yazılışı hakkında arkadaşım Saadet'le kısa bir mütala yaptıktan sonra bu şeklinde karar kıldık. Hindiçini!!! Dünyanın en güzel manzaralarının görüldüğü yerdir Hindiçini...Özellikle de kuzey Vietnam! Meşhur Halong Körfezi de buradadır. Kamboçya'da ise Siem Reap yakınlarındaki Angkor antik kentinin kalıntıları, Angkor Wat, Bayon ve Ta Prohm... MUHTEŞEMMM!!! Elimden geldiğince, oralardan da yazacağım tabii ama olmazsa da kusura bakmayın.
Anlamsız ve amaçsız bir yazı oldu biraz ama olsun! Kime ne, değil mi? O yüzden "içimden geldiği gibi" olarak etiketlemiyor muyum zaten?

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Selamlar,
internette Bhutan üzerine yazılar ararken blogunuza ulaştım sonrasında da diğer yazdıklarınızı okudum. 23 Ocak akşamı Bhutan hakkında sunum yaptığınızı öğrenince çok üzüldüm, çünkü yaşadığım Ege kasabasından bir günlüğüne İstanbul'a gelmiştim ve o konuşmayı dinleyebilirdim. Neyse başka sefere, en azından yazılarınızı izlemeye devam edeceğim. Ellerinize sağlık... Dostlukla...

umut dedi ki...

merhaba iko,
3 hafta sonra hindistan'a gidiyoruz sevgili-kocamla:) 1-2 gün bombay 4-5 gün goa'yı gezmeyi planlıyoruz. interneti taradım epey, ama bir de size sormak istedim. bu kısacık zamanı en iyi şekilde değerlendirebilmek için neler tavsiye edersiniz?
sevgiler

Nükhet Everi dedi ki...

Can arkadaşım... Ben de seni ne kadar severim sen de bunu bilirsin. Ya, bizi yazılardan mahrum etme mutlaka bir yolunu bul oralardan yaz bir şeyler... Hoş oluyor valla.
Ya, bazen diyorum ki, sana Erzurum Çifte Minareli Medrese'de Hint müziklerini dinlemen için vermeseydim acaba bugün hanire Uzakdoğu'ya gidiyor olur muydun? Bir şekilde sebebin mi oldum yaw diye düşünüyorum.Hatırlıyor musun? Bende o anların fotosu var hatırla.

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...