Radyo Günleri


Yetişme çağındayken pilli bir radyom vardı. Önemliydi benim için. Çoookkk... Kasetçalarların yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı ama benim için henüz çok pahalı oldukları zamanlardı. Yalnız kaldığım her anımda radyomu açar, Radyo3 te ne varsa hiç kapatmadan dinlerdim. Klasikten caza, üç dilde haberlerden popa kadar herşeyi ama herşeyi dinlerdim. İçime kapandığım zamanlarımın, sustuğum günlerimin dünyaya açılma şekliydi radyom. Bach'ın müziğini ilk orada dinleyip aşık olmuştum. Mozart, Haydn, Ella Fitzgerald, Jimi Hendrix, Toto, Stan Getz, Louis Armstrong, Beethoven... Tanıdık dostlar gibi olmuşlardı. Karanlık ve yalnız saatlerimi aydınlatıyorlardı. Beni kimsenin anlamadığını düşündüğüm zamanlarımda, radyom hep yanımdaydı. Açar, dinlerdim anlattıklarını... Ben susardım, o konuşurdu...Odam benim sığınağım olurdu, arkadaşım da radyom.

Aradan seneler geçti ve geldim 40 yaşıma. Hayat ince uzun bir çizgi sanırdım, meğer aslında bir döngüymüş. Döndüm dolaştım ve yine radyo günlerime geri geldim. Radyo 3... Eski dost! Yalnız akşamlarımda canıma can, kulağıma ses, ruhumun kırgınlıklarına ilaç oluyor... Seneler sonra ben yine susuyorum, o konuşuyor...
Yine odamdayım...

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...