Bugün bir de dişimi çekecekler, korkuyorum...Evet, itiraf ediyorum: Dişçiden korkarım ve özellikle diş çektirmekten. Bugüne dek hayatımda sadece bir kere başıma geldi ve üstelik çok da kolay oldu ama ardından yaşananlar, diş çektirme korkusu yarattı bende. Benim çürüğüm bile olmamıştır, dolgum bile yok ağzımda...Ama arkadaki yirmilik bana ihanet etti ve bugün çekilmesi gerekiyor. Bundan 10 sene evvel bir defa bu başıma geldi ve ertesinde yaşadıklarım maalesef bence resmen bir batıl inanç oluşturdu. Günlerdir gecelerdir uyuyamıyorum bunu düşünmekten! Allahım!!! İnsan ne hallere düşüyor!
Pazar günü eve geldim ve neredeyse 5 gün oldu ama bir türlü evde olmanın keyfini yaşayamadım hala...Hastalık, ağrı sızı derken günler kuşlar gibi uçuyorlar. Bir de bakacağım ki ay bitmiş ve benim Milano turumun günü gelmiş...Oysa bu bir aylık duraklamam içinde çok planım vardı ve içlerinde en önemlisi kitabıma başlamaktı. Henüz olmadı!
Evet, kitap konusu artık kafamda iyice netleşti: Özellikle uzakdoğuya gidenler için bir Budizm kitabı hazırlayacağım. Kolay okunup takip edilebilecek nitelikte bir kitapla, Budizmin bir sürü kafa karıştıran meselesine, yalın bir anlatım getirebilmeyi umuyorum. Aslında turlarda anlattıklarımı kitaplaştırsam o bile iş görür zira bugüne dek aldığım yorumlar hep son derece olumluydu. Pek çok kişi, konuları çok net açıkladığımı söylüyor ki bu zaten benim amacım.
Bugün sabah erken kalktım yataktan. Zaten geceyi çok kötü geçirmiştim. Başım çatlıyordu ve artık daha fazla dayanamadım, çıktım yataktan. Mutfağa gittim, kahvaltımı hazırladım. Küçük beyaz masaya oturup, pencereden dışarıyı seyrederek içine karanfil ve zencefil kattığım kokulu ve şifalı çayımı yudumladım. Penceremin içindeki saksıda duran küçümen palmiyenin yaprakları arasından görünen manzara, palmiye ile hiç uymuyordu aslında: Lapa lapa kar yağıyordu. Palmiyenin yanındaki kaktüslere de bakıp güldüm kendi kendime. Neyse ki çok uzun sürmedi ve şimdi güneş açtı. Galiba sıkı da rüzgar var...
Bugün 1 Mart! Benim için çok anlamlı bir tarih. Bundan birkaç sene önceki 1 Mart'ları hatırlıyorum da hayatım ne kadar farklıydı. 1 Mart 2009'da Harem'deki evimi tutmuştum. Bundan bir sene sonra, 1 Mart 2010'da evimi Nişantaşı'na taşımış ve artık ailem olmadan geçireceğim hayatıma, yeni bir sayfa açmıştım. 1 Mart 2010'daki o taşınma, bana yıkılmadığımı, hala ayakta olduğumu göstermesi açısından son derece önemliydi. Dayandım ve artık daha sakin sularda seyrediyorum. En azından şimdilik! Yarının neler getireceğini hiçbir zaman bilemeyiz ama en azından şu anki sükunet, ruhuma iyi geliyor.
Neyse, bugünlük bu kadar olsun... Kafam öğle saatlerinde yapılacak diş operasyonunda...Dişten sonra yeniden yazarım... Belki...
Korkuyorummmmm!!!
1 yorum:
Ilknurcum, çok kolay geçsin diş operasyonun da, öncesi de sonrası da... İçini ferah tut, nefes almayı unutma. Kitabını da heyecanla bekliyorum.
Yorum Gönder