Yeniden Hırvatistan ve ardından Anadolu...

İnsan sürekli olarak - benim gibi- dünyanın değişik köşelerindeyse, evinde geçirdiği zamanlar tatile dönüşüyor. Bir haftalık ev tatilim bitti ve yarın sabah erkenden yoldayım yine. En sevdiğim ülkelerden birine doğru uzanacağım: Hırvatistan... Neyse ki bu bir hafta boyunca harika şeyler yaptım: Baharı yaşadım...Arkadaşlarımı gördüm bol bol. Adaya gittim, hala mimozalar vardı. Erguvanları seyrettim. Yemekler yedim, eğlenceli. Sinemaya gittim, gülmeye... Ne diyeyim? Hakkını verdim yani! Şimdi sırada harika bir seyahat daha var.
Bu seyahatte Bosna Hersek'ten başlayarak Dalmaçya kıyılarına ineceğiz. Sonra kıyı kıyı Adriyatik şeridinden kuzeye devam edip, son olarak başkent Zagreb'e ulaşacağız. Normalde yılın bu zamanı, her yer katırtırnakları ve gelinciklerle dolu olur. Bir yanımda henüz tazeliğini Akdeniz mevsiminin kavurucu sıcağına kurban vermemiş yamaçlar, öbür yanımda mücevher gibi serpiştirilmiş yüzlerce adasıyla insanın aklını çelen lacivert deniz...Adriyatik! Umarım hava da yardımcı olur ve tadını çıkartırız...
Sevindiğim diğer şey de, bu turun hemen ardından uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yapacak olmam: Anadolu Turu! Eteria'nın papaz gruplarıyla yaptığımız klasik turlardan biri olacak ve ben iki senedir bunu yapmadığım için biraz heyecanlıyım. Allahtan turda tek başıma değil de, çok sevdiğim bir rehber arkadaşımla paralel olacağım. Böylece işin yükünü paylaşmış olacağız. Üstelik Mayıs ayında Anadolu da en az Adriyatik kıyıları kadar güzeldir. Kapadokya'da bazı ağaçlar hala çiçektedir ama Çukurova'da buğdaylar iyice büyümüşlerdir bile. Akşehir, Sultandağı üzerinden Dinar'a inerken kesin gelincikler vardır. Hatta haşhaş tarlaları mor ve beyaz çiçekleriyle insanı deli etmeye birebirdir. Nazilli civarında taze çilekler çıkmıştır. Menderes ovası yemyeşildir. Afrodisyas da papatya ve gelinciklerle doludur. Efes'te de iç gıcıklayıcı kokularıyla katırtırnakları açmıştır... Memleketim de pek güzeldir velhasıl! Galiba Anadolu'yu da özlemişim ben...Eeeee...Kolay değil! 24 sene! Rehberlik işte böyle bir şey, insanın ruhuna işliyor. Hayatımın yarısından çoğunu bu şekilde yaşadım ben. Başka bir iş yapmak da aklımın ucundan bile geçmedi şimdiye kadar. Seneler boyu mevsimlerin dönümünü Anadolu yollarında yaşadım. İlkbaharla birlikte uyanan tabiatı, yavaş yavaş yeşilden sarıya dönen tarlaları seyretmek en sevdiğim şeydi. Konya ovasında pancar veya Menderes ovasında pamuk yüklenmiş traktörlerin bölge kooperatifleri önünde kilometrelere varan kuyruklara girişlerini seyretmeyi de çok severdim. Bir de hasatı kaldırdıktan sonra, tarlaları temizlemek için çiftçilerin yaktıkları ateşlerle, alev alev parlayan geniş düzlüklerden geçmeye de bayılırdım. Hele bu geçiş akşamüstü günbatımı saatlerine denk gelirse, hepten geçerdim kendimden. Alacakaranlıkta göz kırpar gibi parlarlardı o ateş öbekleri...Sanırım bu sene bir kısmını yeniden görebileceğim. Ne güzel!
Anlayacağınız dostlar, bahar keyfim devam ediyor...
Haa, unutmadan... Didi Ordu'ya gitti ve yerleşmeye çalışıyor. Karadeniz bölgesi haberlerini de ondan alırız artık:)) Hadi Didiiii!!! Bağlat bir an evvel şu internetini!

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...