İstemek...

Can dostum Pürlen, arada sırada, insanı yerden yere vuran yazılar döktürür. Bazıları Cumhuriyet'te de yayınlanan bu yazıların son örneğini, geçen gün okuttu bana. Üzerinde epeyce düşündük, konuştuk, ağlaştık ve bolca küfrettik. Bakalım sizde ne tür duygular yaratacak? Sadece kadınlar değil, erkekler de, hatta belki özellikle de erkekler okusunlar lütfen:

İSTEMEK

Dizi sahnesi:
Esas kız esas oğlanın evinde ağlamaktadır.
Esas oğlan kızın hıçkırıklar içerisindeki hali karşısında biraz sevgi dolu, biraz da çaresizdir. Ağlamaktan yorgun düşerek kanepede uyuyakalan kızın önce başını ve yüzünü okşayacak, ardından da onu kucaklayarak yatağına götürecektir.
Yarı uykulu yarı baygın kız, yatakta yalnız kalmak istemez ve kendisini yatağa uzatan çocuğun eline son kalan gücü ile sarılıp yalnız kalmak istemediğini söyler.
Esas çocuk direnmez ve çocuğun elini bırakmadan arkasını dönerek yatan kıza sarılarak, kaşık pozisyonunda yüzünü onun saçları ile boynuna gömerek geceyi hiç kıpırdamadan geçirir.

Yukarıdaki sahne biraz bir diziden biraz da hayallerimden alınmıştır.

Bu sahneye gözlerimi kapayarak zihnimde uzun uzun baktım.
Evirdim çevirdim, kızın suskunluğunu, savunmasızlığını inceledim.
Sahnenin diğer parçası olarak erkeğin o sırada kızın yorgun baygınlığı karşısında nasıl sakinleştiğini ve yüzündeki şefkati gördüm.

Tam da bu an durdum.

Tarif ettiğim sahnede sevgi, aşk, şefkat, kadın, erkek ve daha birçok şey vardı.
Bir kadın olarak ne kadar uzun süredir yarımın, yarım olduğunu fark ettim.
Canım, neye ağlıyordu ise ağlasın, o kızın yerinde olmak istedi.

Eksik olan yarımın, kapıdan çıkarken ya da masaya doğru ilerlerken sırtıma hafifçe dokunmadığı için, taksi çağırmadan param olup olmadığını sormadığı, gece gideceğim yere vardığımda onu aramamı söylemediği için eksik olduğunu.
Yarımın biraz çocuk, biraz kadın hissetmeme izin vermediği için yarım olduğumu düşündüm sonra.
Hem ona kabahat buldum hem kendime.

Bu her şeye yeten Amazon kadını olma halinin beni yavaş yavaş içime kapadığını ve yarımla aramdaki mesafeyi süratle açtığını fark ettim.

Zira hayatın hayhuyu içerisinde her şeye muktedir bir eda ile kendinin efendisi olan ve dimdik ayakta duran ben, galiba doğada biraz da benim olmayana soyunarak yarım kalmayı seçtim.

Bu kadar kendini bütün göreni ve göstereni kimse tamamlama gereği görmüyor.

Yanlış anlaşılmasın kadın olanın dünyaya yeteceği hususunda hiçbir endişe taşımıyorum.
Ancak hislerime göre kendimize yetmiyoruz bazen.

Siz de içinizi yoklayın diyorum, kendinizi yarım bıraktırıp, bıraktırmadığınıza bakın.
Sanırım zaman zaman o koltukta ağlayan kadın olmak, yarım kalmamak açısından fevkalade bir doyum olabilir.




Güzel yazı değil mi? Ben çok sevdim ve bazı satırları birkaç kere okudum.



Ey kadınlar! Dünyaları yerinden oynatacağız diye yarım kalmayın lütfen, kendinizi yarım bıraktırmayın! Ve ey erkekler! Kadın güçlü görünüyorsa bile, kadındır yahu! Lütfen ona, kadın olduğunu unutturmayın, hissettirin!

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...