İskandinavya'da Yaz

Günler geçtikçe hava ısındı buralarda. Tura başladığımızda hava sıcaklığı 15-16 derece civarındaydı, üzerinden neredeyse 10 gün geçti ve artık hava tam yaza döndü İskandinavya'da. Artık sadece bir t-shirt'le dolaşılabilir kıvama geldi sıcaklık ve ben serin günleri şimdiden özledim. Bir de İstanbul'dan bunaltıcı sıcak haberleri geliyor ki beni fena halde düşündürüyor. Haftaya Anadolu turunda acaba nasıl olacak? Ayy neyseeee...Onu da o zaman düşünürüm, değil mi ama?
Bugün Bergen'en çıkıp, turun son durağı olan Stockholm'e geldim. Hava muhteşemmmm... İsveçliler kendilerini sokağa atmışlar, her yerde bir parti havası. Düşünüyorum: Bizde senenin 8 ayı bu hava var ama burada yaşayanlar kadar kıymetini bilemiyoruz. Bizim ellerde hayat gailesi o kadar önde ki, kimse gökyüzündeki güneş ya da bulutlarla uğraşmıyor. Kafalarını çevirip, yukarı baktıklarını bile zannetmiyorum insanların, hatta tepelerine dolu bile yağsa farketmezler bence...Dedim ya, hayat kavgası...Oysa burada öyle mi? Burada fakirlik YOK! Beşikten mezara kadar yaşamlar garanti altında. Bebekler doğdukları andan itibaren her türlü sosyal güvenceye sahip oluyorlar. Okul bedava, hastane bedava... Ormanlar, deniz kenarları, vadiler ve ovalar herkesin...Kimse "Burası benim arazim, sen giremezsin" diyemiyor zira taa Vikinglerden beri "Allemane Ratt" adı verilen "Herkesin Hakkı" kuralı var. Efendice davrandığınız ve kimseye ya da birşeylere zarar vermediğiniz müddetçe, heryerden, herkesin toprağından izin almaya gerek kalmadan geçebilirsiniz. Bayıldımmmm... İsveçlilerin %87si Luteryen ama %5den fazlası kiliseye gitmiyor bile...Yine de bu İsveçlilerin Tanrı'yla olan bağlarının kopuk olduğu anlamına gelmiyor. İsveçliler, tıpkı komşuları Norveçliler gibi Tanrı'yı, kiliseden çok doğada buluyorlar. Eski Vikinglerden kalan alışkanlıklarla, ormanlarda, dağ tepelerinde, göl kenarlarında ve deniz kıyılarında, gözlerini kapatıp, kendilerini huşu içinde güneşe bırakmış İsveçlileri görünce, kiliseye ihtiyaçları olmadığını anlıyorsunuz...
İskandinavlar genel olarak doğru ve dürüst insanlar. Dolambaçlı yollara sapmadan, kafalarından ne geçiyorsa, olduğu gibi söylüyorlar. Kendilerine has bir mizah anlayışları var ve bu anlayışın içine girmek için biraz vakit ve çaba gerekiyor. Akıllılar, iyi eğitimliler ve bireyselliklerine çok önem veriyorlar. Çalışkanlar ama işkolik değiller... Evlerine, ailelerine ve arkadaş toplantılarına çok önem veriyorlar. Kitap okuyorlar... Çevre bilincine sahipler... Bu söylediklerim sadece İsveç için değil, aynı zamanda Norveç için de geçerli... Danimarka da öyle ama ben Danimarka'yı daha çok Avrupa ülkesi olarak görüyorum. Özellikle İsveç son yıllarda İskandinav yaşam tarzının en önemli temsilcisi oldu dünyada: İKEA, Volvo, Erikssonn, Saab, Scania... Abartısız şıklığın, işlevselliğin ve dayanıklılığın en iyi simgeleri sayılabilirler.
İşte bu samimi dünyanın dolambaçsız insnaları, bugünlerde yılın en keyifli zamanını yaşıyorlar. Sokaklar insan kaynıyor. Kafeler hıncahınç dolu. Parklar güneşlenen gençlerle renkleniyor. Ben bile dün Bergen'de bir parkın çimlerine uzanıp, 3 saat kitap okudum: Botlar ve çoraplar fora, paçalar dizlere kadar kıvrılmış; tek sorun V yakadan giren güneşin yarattığı "amele yanığı" durumu! Bir de güneş gözlüğü izim var ki, Kızılmaske'den hallice! Olsun! Kimin umrunda? İskandinav Yazı böyle yaşanır işte...Akşam yemeğini de Bergen limanında, bacaklarımı denize sarkıtarak piknik şeklinde yedim ki, unutulmaz hatıralar arasında yerini aldı bile... Kısacası, elimden geldiğince buralı oldum son günlerde. Yarın da tur bitiminde, kendimi bir parka atmayı düşünüyorum. "Aşk" bitti, sırada "Enis Batur" var...Birazcık da kestiririm bir ağaç altında...Gel keyfim gel... Haydi, sağlıcakla kalın...

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...