New York Günlerine Devam

New York günlerim tam gaz devam ediyor. Müzelerde kendimi kaybettim iki gündür. MET ve MOMA özellikle beni -yine- çıldırttı! Çıkmak istemedim, kıskandım, yolumu kaybettim, sevinçten ağladım. Bütün bu duygular boğazımda düğümlendi ve gerçekten NY'un neden dünyanın başkenti olduğunu bir kere daha anladım. Geri kalan her şeyi bir tarafa bırakın, sadece bu müzeler yeter!
New York hakkında ilk yazdığım yazıda, güzel değil ama tuhaf bir havası var demiştim. Hala aynı fikirdeyim. Güzel değil ama ÇARPICI! ETKİLEYİCİ. Avrupa'nın o bakımlı, ışıltılı, manikürlü, TİP TOP hali yok New York'ta. Eski püskü, pis, bakımsız yerleri de var. Ama nasıl anlatsam bilemiyorum, insanı nefessiz bırakan bir BÜTÜNLÜK oluşturuyor her şey. Dev gökdelenler insanın üstüne üstüne kapanacakmış gibi gelse de, gökyüzünü doğru dürüst göremeseniz de, o kadar canlı ve enerjik ki, bunlara takılmıyorsunuz bile. Henüz adını koyamadığım bir duygu yoğunluğu yaşıyorum, bakalım son iki günde bunu tanımlayabilecek miyim
Burada kelimenin her anlamıyla bütün dünyayı bulabiliyorsunuz. New York'un yaratılışındaki felsefeyle çok örtüşen bir durum bu. Göçmenler yaratmış bu olağanüstü kenti. İnsanlar dünyanın dört bir yanından daha iyi bir hayat hayaliyle gelmişler ve bu topraklarda kök salmışlar. Herkes çalışmış, hala da deli gibi çalışıyor. Evet, New York'un fiili ÇALIŞMAK kesinlikle. Sabah 05.00den itibaren ellerinde gazeteler, dosyalar, en büyük boy kahveler ve takım elbise kravatlarıyla New Yorkluları görüyorsunuz sokaklarda. Filmlerdeki elde kahve sokaklarda koşturma hali gerçek! Buradaki Starbucks'lar bizdeki gibi "al kahveni yayıl, kafana göre takıl" modeli değil. Gel, ısmarla, al kahveni, işe doğru giderken yolda iç... İlk akşam elimde haritamla nerede olduğumu kestirmeye çalışırken, bir kahve içip, kapalı ortamda azıcık ısınarak, haritamı sakin sakin inceleyip ona göre plan yapayım dedim ama oturacak bir tane Starbucks bulamadım anlayın!
New York'da kaybolmak mümkün değil. Bulvarlar ve caddeler var, birbirlerini dik açılarla kesiyorlar. Adayı kuzey güney hattında kesenlere Avenue diyorlar, doğu batı hattındakiler de Street oluyor bu durumda. Doğu ve Batı olarak iki bölüme ayrılıyor. Ünlü 5. cadde tam orta kabul ediliyor ve onun doğusu doğu, batısı batı olarak adlandırılıyor. Adresler ona göre tanımlanıyor. Caddelerin numaraları güneyden kuzeye gittikçe büyüyor. Sadece New York'un en tarihi yerleşim alanlarını barındıran DOWNTOWN'da sokaklar ve caddeler kıvrıla büküle gidiyorlar. Bazı meşhur gökdelenler nerede olursanız olun size yol gösteriyorlar. Yani kaybolamazsınız!
Geçen akşam KATZ'S DELİ'de yemek yedim. When Harry Met Sally filminde, Meg Ryan'ın meşhur orgazm sahnesinin geçtiği o ünlü sandviç mabedi! Pastrami Sandwich'i öldürücüdür. Yanında turşu ve hayatınızda yiyebileceğiniz ennnnn muhteşem patates kızartmaları! Bir de ayrıca dilli sandviç istedim, ağlıyordum mutluluktan!
Bugün hava biraz insaflı davranırsa, Wall Street, Mulberry Street v.s yürümek istiyorum. O kadar soğuk ki, dayanamıyorum. Bir de tabii bu kış o kadar çok hastalandım ki, soğuk havadan korkar oldum. Doktorumun tavsiyelerinin aksine, yine geldim buz gibi bir ülkeye... Neyse, şimdilik iyi gidiyorum, son birkaç günde de sıkı giyinip, kendimi koruyabilirsem, umarım sorunsuz dönerim. Sonra da Salzburg var, yine soğuk!!! Neyse, mızıldanıp durmayayım şimdi...
Saat 07.00 oldu, gidip kahvaltımı yapayım:)) Bir kahve içip kendime geleyim...

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...