Sayılı gün çabuk geçiyor gerçekten. Hele her sabah 05.00lerde uyanıp, bütün gün döne dolaşa tur yapıyorsan ve gördüğün her yer ve her şey seni derinden etkiliyorsa, gece yatağa taş taşımışsın gibi güm diye düşüyorsan, daha da çabuk geçiyor. Ben de bu hızda bir 12 gün geçirdim ve şimdi Bangkok havalimanının CİP salonunda, günlerdir ağırlık yapmaktan başka bir işe yaramamış olan küçük bilgisayarımın başına oturmuş -Myanmar'da internet durumları felaket, cunta sansürlüyor-, gördüklerimi sindirmeye uğraşıyorum.
Hava Kasım ayında buralarda bir harika oluyor. Aralık'da da devam eden bu az nemli hava, özellikle akşam saatlerinde, iyice limonata kıvamına geliyor.
Tur sırasında bu coğrafyaya yaptığım turlardaki artık klasikleşmiş bazı ritüellerimi yerine getirme fırsatı buldum:
- Bangkok Sheraton Royal Orchid'in Chao Praya'ya taşan terasında oturup, nehir boyunca kömür taşıyan mavnaları seyretmek.
- Chiang Mai Rati Lanna'da, Mae Ping kıyısındaki dev ağacıma bakarak sabah kahvemi yudumlamak.
- Gözümün önünde hazırlanmış Pad Thai'yi keyifle gövdeye indirmek.
- Sukhotai WAT Sİ CHUM'daki kocaman BUDA heykelinin, zarif elini okşamak.
- Myanmar'ın kalbi Shwedagon'da akşam gezisi...TEK BAŞIMA!!!
- Bagan'da İrrawady manzaraları eşliğinde, tapınak tepesinden gün batımı.
- İnle Gölü'nde sabah, henüz gün doğmadan, sıcacık battaniyelere sarınıp, gölün ortasında kazıkların üzerinde kurulmuş otelden kıyıya tekneyle transfer. Sabah sisi etrafımı sararken...
- U Bein köprüsünde, bacaklarımı göle sarkıtarak gün batımı. Rahiplere laf atarak...
- Bangkok'daki masajcımdan 90 dakikalık bir şımartılma. Senelerdir aynı kadın ve senede sadece bir defa!!!
- Turun sonunda Bangkok havalimanının CİP salonunda, bir haftalık kesintiden yeniden internete kavuşma ve mesaj kontrolü.
Eve dönüyorum... Çok uzun kalmayacağım. Sadece 4 gün...Sonra hemen Güney Hindistan'a geçiyorum.
Ne de olsa dünya büyük!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder