Sonbahar???

Hayıırrrrr!!! Henüz hazır değiliiimmmmmmm!!! Bırakın beni ben denize gitmek istiyorummmmm!!!
Bodrum'dan yeni dönmüş birinin bu sözleri söylemesi hem normal hem de tuhaf... Normal çünkü o insan genellikle tatilin getirmiş olduğu ruh halinden kurtulamamıştır. Tuhaftır aynı zamanda, çünkü kardeşim daha yeni gelmedin mi, doymadın mı tatile? diye sormak istersiniz... Ayıplarsınız o kişiyi hatta ve vakit/para/bilumum şartları bir araya getirip de tatile çıkamamış olan diğer insanların varlığından söz ederek, onu utandırmayı bile düşünebilirsiniz. Ben de tamamen katılıyorum. Yeni döndüm, daha dört gün oldu. Dinlendim ve bol bol okudum. Daha ne olsun? Ama ne var biliyor musunuz? İki hafta içinde sadece ve sadece 2 kere denize girebildim. Bu ne şimdi yaa? Tembellik mi? Olabilir... Ama daha önceki senelerde de farkına vardığım bir durumu bu sene bir kere daha idrak ettim: Ben tatile çıktığımda, özellikle böyle durağan moda geçip, kimsenin benden hiç bir şey beklemediği bir günlük akışa kavuştuğumda, gevşeyebilmem minimum bir hafta on gün alıyor. Ve ben ancak ondan sonra harekete geçebiliyorum ve denize gitme enerjisini kendimde bulabilmek de ancak bundan sonra oluyor. İşte işin özeti bu! Havluları topla, kitabı defteri al, güneş gözlüğü, deniz gözlüğü, keyif sigarası, cep telefonu, pareo, plaj giysisi falan derken bir sürü şeyi doldur çantaya ve atla arabaya in denize... Gittiğimiz plaj da öyle uzak değil ve denizi muhteşeeeemmm!!! Üstelik tam da benim sevdiğim gibi gölgelik bir sürü yeri var ağaçların altında. Ama bütün bunlar büyük bir enerji gerektiriyor benim için. En azından gevşemeye başladığım ilk günlerde bu durumu kaldırabilecek kadar güçlü olamıyorum.  İşte bu durum yine yaşandı ve ben koskoca yaz/deniz tatilinden sadece 2 defa denize girerek geri dönmeyi başardım! Şimdi tabii İstanbul, sonbahara doğru koşarken, yaptığım saçmalığı fark edip, geri dönmek istiyorummmm diye sızlanıp duruyorum. Eh! Akılsızlık!!! Hep böyleyiz işte: Elimizdekilerin kıymetini ancak kaybettiğimizde anlıyoruz. Ben de tatilin, denizin kıymetini dönünce anladım! 
Bodrum'daki yerimiz her anlamda çılgın kalabalıktan uzak bir yerde. Bir tepenin tam üstündeyiz. Çok hoş manzaralarımız oluyor. Kafamı dinliyorum o doğanın içinde. Olağanüstü kayalar var her yerde. Dokunup onlarla konuşuyorum. 
Öte yandan İstanbul'daki arkadaşlarımı özledim her zamanki gibi. Gelince onları görmek çok güzel oluyor. Ailem onlar benim...
Aklım Bodrum'da kaldı tabii ama burada olmak da çok güzel. Biraz fotoğrafla neden bizim o tepeyi sevdiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Daha ciddi ve kapsamlı yazılarımı önümüzdeki günlerde paylaşacağım.

Hebil Koyu üzerinde Gündoğumu

Bulutlar

Gündoğan üzerinde Günbatımı

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...