12 Eylül İtirafları : Utanıyorum ama yine de yazdım...

Bundan 32 yıl önce bir ihtilal olmuştu. Çocuk aklımla ben alkışlamış, sevinmiştim. Kenan Evren ve diğer paşaların her ekrana çıkışlarında kendimi güvende hissetmiştim. Sokaklarda rahat rahat gezebilecektik artık. Akşam eve dönerken, karanlık yollardan korkmayacaktık ve gecenin sessizliğinde patlayan silahlar da olmayacaktı artık. Bunlar harika şeylerdi ve çocuk aklımla ülkeye huzur geldi, kötüler cezalandırılacak sanmıştım.  Oysa başlayan şeyin aslında Türkiye'nin sonu olduğunu idrak edememişim. Hadi ben çocuktum edemedim, koca koca annem ve babam da mı edememişlerdi? Edememişlerdi işte! 
Darbe öncesi yaşananlar o denli kötüydü ki, darbe olunca Türkiye'nin büyük bir kısmı alkış tuttu. İşte toplum mühendisliği budur! Halkın canını yak, yak, illallah dedirt ve sonra'' Tamam, Allah cezanızı versin, ne isterseniz yapın, gıkım çıkmayacak'' kıvamına getir. Biz her gün onlarca gencin canını alan terör yüzünden o hale gelmiştik. Sokaklar kan gölüne dönmüştü, kardeş kardeşi vuruyordu. Akşamın karanlığı çökmeden evlerimize kaçıyor, kapıları bacaları sımsıkı kapatıyorduk. Darbe gelince bu korkularımız bitti. Artık tek derdimiz, misafirlikten dönerken, sokağa çıkma yasağı başlamadan kapağı eve atmaktı. Bu da bizim için çok büyük bir dert sayılmazdı. Ne de olsa artık karanlık sokaklardan korkmadan geçebiliyorduk. Bilmediğimiz şey ise şuydu: Biz o karanlık sokaklardan korkmadan geçip evimize ulaştığımızda, başka birileri için kabus başlıyordu. Gecenin bir köründe evler basılıyor, kitaplar defterler aranıyor, gençler, fikir insanları, öğretmenler kimi suçlu kimi masum, yaka paça gecenin karanlığına çekilip, sırra kadem basıyordu. Biz yataklarımızda huzurla uykuya dalarken, başkaları işkence altında inliyordu. Biz sabah uyanıp bize bu huzurlu uykuyu bahşeden generallere teşekkür ederken, gözü yaşlı ana babalar, evlatlarının ardından, elleri böğürlerinde feryat ediyorlardı. Biz bunları bilmiyorduk. Bizler düzene uyan, anarşist ruhu olmayan, sakin ve sıradan bir aileydik. Darbe bize dokunmazdı, bizde gecenin bir körü karanlığa çekilecek kimse yoktu. Dolayısıyla sabahları okula giderken el sallayarak selamladığımız mavi bereliler bize sadece güzen duygusu veriyordu. Biz ailecek kendimizi kafeste kapanda değil, huzurda sanıyorduk. İşte bu yüzden 1980 ihtilalinin yol açtığı şeyleri idrak etmem, uzun yıllarımı aldı. Türkiye'nin tam bir ''maşa ülke'' kimliğine bürünmesinin ilk adımıymış o darbe. Ilımlı islam ülkesine dönüşmesinin, Misak-ı Milli sınırlarını kaybetme eşiğine gelmemizin, Atatürk düşmanlarıyla çevrilmemizin, yeniden tarikatlar, hazılar, hocalar ve bilumum abuk sabuklukla boğulmamızın ilk adımıymış. 
Evet, üzerinden 32 yıl geçti darbenin. O generallerin çoğu öldü. Evren yaşıyor ve yargılanıyor. Ne çıkacak? HİÇ!!!Çünkü Evren, bugün geldiğimiz noktanın yolunu döşeyenlerdendi. Bugün başta olanların önünü açan kişiydi. 12 Eylül Atatürk Türkiyesi'ne indirilen en büyük darbeydi  ve bugün başta olan Atatürk düşmanlarının ekmeğine yağ süren grubun başında Evren vardı. Yani istedikleri kadar yargılasınlar, ne çıkar?! Bırakın cezayı, teşekkür plaketi vermediklerine şükür! O çocuk aklımla alkışladığım darbe, o çocuk aklımla onayladığım tuhaf ve yasaklarla dolu anayasa, darbenin sonrasındaki Özallı yıllar, Çillerler, Mesut Yılmazlar, yine Demireller, yine Ecevitler... Bu sabah hepsi gözümün önünden geçiyor bir bir. Memleketin nasıl ve hangi yollarla bugünkü yangın yerine dönüştüğünü adım adım hatırlıyorum bu sabah. 
Tablonun bütününe bakınca 12 Eylül'ün yapbozun sadece bir tek parçası olduğunu görüyorum. Önemli bir parça evet, ama sonuçta, binlerce parçalık bir yapbozdan bahsediyorum. Darbe tek başına devirmedi Türkiye'yi...Yapbozun bütün parçaları, kendilerine düşen görevi yapıp, kendilerine verilmiş bölgeyi tahrip ettiler. Ülkemin altına mayın döşediler ve parça parça patlattılar. Önce insanlık patladı, terbiye, adalet, dürüstlük ve temiz vicdan da onunla birlikte havaya uçtu. Ardından hepsi bir çorap söküğü gibi geldi. İşte bugün Türkiye sallanıyorsa, temel değerleri havaya uçurulduğu içindir. Ve darbe yapbozun sadece tek bir parçasıdır. Ve daha çoooook parça var!!! 

1 yorum:

Unknown dedi ki...

"Bu kadar umutsuz olma" demek için yazdım, yazmaya başladım. Sonra "şu yüzden" demek istedim, bulamadım. Ama olma yine de. Herşey böyle kalmayacak.

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...