Bir Tepenin Üstünden

Bır tepenin üzerinden, hayallerimin peşine takılmış yazıyorum. Rüzgar Ege'nin tüm kokusunu taşıyor yüzüme. Deniz durgun bu tarafta, oysa yarımadanın öte yanında, güneşin battığı tarafta, dalgalar birbirine karışıyor köpük köpük. Sağ yanımda maviler, sol yanımda turuncuların en uçucu tonları... Akşamın en huzurlu saatleri başlıyor artık. Güneşin, bugünlük mesaisini tamamlayarak, en azından dünyanın bu köşesi için dinlenmeye çekileceği saatlere çok az kaldı. Bir kaç dakika sonra, denizin altın rengi yansımaları arasına kıpkırmızı bir top olarak gömülecek ve yarın sabah, gecenin uykulu sessizliğini, öte taraftan, yine altın rengine bürünen suların içinden çıkarak bölecek. Ömrümü bu tepenin üstünde, sadece bu manzaraya bakarak, güneşin sadece bu tepenin bir yanından doğup öbür yanından batışını seyrederek geçirebilirim. Başka da hiç bir yere gitmek bile istemem... Düşünüyorum da neden isteyeyim ki? İstediğim her şey ama istisnasız her şey var bu tepede... Baharlarını anlatayım önce: Hiç bir yerde yaşayamayacağınız kadar güzel bir bahar yaşanır burada. Hem de Şubat'ın ikinci yarısından itibaren fışkırmış bir şekilde... Hayatınızda görmediğiniz avuç içi büyüklüğündeki çiçekler, mavi, mor, kırmızı, sarı-kahve renkleriyle her yanı kaplar. Tabiat Ana şehirde göremediğiniz tüm cömertliğini buradaki evlatları yoluyla yansıtır. Güneş parlak ama can acıtmayan ısısıyla tüm kemiklerinize sızarken, şifa dağıtan bir el tarafından okşanıyormuşsunuz gibi hissedersiniz kendinizi. Sonra ilk yaz gelir. Hava ısınır ama hala can acıtmayan bir tatlılıkla sarmalarken sizi, gelecek sıcak günlere de hazırlar ve der ki, önleminizi alın, pergolalarınızı onarın, gölgeliklerinizi güçlendirin, brandalarınızı gerin; bütün bunları yapın ki, mecburen toprağı kavururken, altımda sizleri de kavurmayayım. Bahar çiçekleri yerini begonvillere bırakmaya başlar yavaş yavaş. Yemyeşil otlar sararmaya, sadece baharın o ilk aylarında görülen devasa boyutlardaki yabani otlar da kurumaya başlar. Sonra yaz gelip de o kavurucu güneş kendini gösterirken, mesajı almış olanlar, günün en sıcak saatlerini, hazırlamış oldukları o güzelim gölgelik kuytularda geçirirler. Havada şehirdeki o insanı darmadağın eden nem de olmadığından, gölgede tatlı tatlı kitap okurken, sıcak mıcak vız gelir. Tabii buranın papparazzi dolu beach'lerinde, o sersemletici güneşin altında, popüler olabilme telaşıyla, kavrulmaya rağmen boy gösteren kuru ve gösteriş meraklısı kalabalığın durumunu bilemem. Bir lahmacunla ayran'a 50 lira verdiklerine göre, yeterince nasibini alıyorlar güneşten demektir. Temmuz Ağustos uğramamak lazım oralara... Ya da bırakın uğrayan uğrasın ve eğer onlar bu paraları gözden çıkarmışsalar, bırakın esnaf kazansın. Ama ben almayayım!!! Yazın bile burada, sakin kalabileceğiniz yerler var. Ben oralarda olmayı tercih ediyorum. Benim tepem işte öyle bir yer... Sonra papparazziler, ünlüler, ünsüzler, çocuklu aileler dönerler kentlerine ve Eylül geldi mi, ortalığa sükunet çöker hemen. Beach'ler öksüz kalır ve kahveler gerçek sakinlerine bırakırlar tahta iskemlelerini. Havadaki nemli pus azaldığı için ufuk çizgisi daha net, denizin rengi daha mavi oluverir yeniden. Sararıp dökülen yapraklar çoğalır gitgide ve bizim tepedeki narlar kocaman olurlar. Günler kısalır, güneş suya değil, karşıdaki yarımadanın ardına batmaya başlar. Bizim tepenin narlarını toplarım her sene sonbaharda, sonra arabamın bagajına atıp şehre getiririm. Arkadaşlarıma, dostlarıma dağıtırım. Bizim tepenin tanrıçasının cömertliğini onlarla paylaştığım duygusuyla yaparım bunu hep. Tanrıça HEBELE... Adını ünlü koya veren HEBELE... Ben de tanrıçanın tam taç çakrasındayım yazın...Ne enerji yarabbim!!! Sonra her şey iyice sessizliğe gömülür. Kış gelir...Tabiat, buralarda daha kısa süren o yenileyici uykusuna gömülür, taa ki ilkbahar gelip de yeniden coşacağı ana kadar. Bademler bembeyaz çiçekleriyle kalk borusunu öttürdüğünde, renkli çiçekler yine topraktan fırlayarak, çoşkulu kutlamaları başlatırlar. Bu anlattıklarım yeniden başlar...yeniden... ve bir daha...İşte bu yüzden, ben bu tepede geçirebilirim tüm ömrümü. Başka bir şey de istemem! Biraz müzik ve biraz kitabım olsun yeter... 

3 yorum:

Volkan dedi ki...

Merhaba,

Online bir seyahat ajansiyiz. Blogunuzla ilgili görüsmek istiyoruz. Benimle iletisime gecmeniz mumkun mu acaba?

Saygilar,

Volkan dedi ki...

Merhaba,

Online bir seyahat ajansiyiz. Blogunuzla ilgili gorusmek istiyoruz. Benimle iletisim kurmaniz mumkun mu acaba?

Saygilarimla,

ilknur dedi ki...

Memnuniyetle... Size nasıl ulaşabilirim? Bir e-mail adresi verebilir misiniz?

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...