Bugün 1 MART


Yoo başkaları için öyle özel bir tarih değil...Herhangi bir yerin kurtuluş günü ya da bilmem ne bayramıysa onu bilemem ama benim kişisel tarihimde Nişantaşı Evi'min resmi kuruluş tarihidir 1 Mart. İçinde bir yıl boyunca toplam herhalde 5 ya da 6 gün yaşadım. Genellikle yaşadığım adres olarak Şişli'yi gösteriyorum. Böyle de hissediyorum zaten. Ama yine de Nişantaşı Evi'me yüklediğim anlamlar sebebiyle orası çok önemli.

Bir buçuk sene evvel anneciğim öldüğünde dünyam başıma yıkılmıştı. Ailemden kalan son kişiyi de toprağa verdikten sonra, hayatın gerçekleriyle boğuşmak zorunda kalmıştım. Annemin evini kapatmış, eşyalarını dağıtmış, atacaklarımı -resmen- atmış ve atamadıklarımı da Harem'deki evime taşıtmıştım. Zaten gönlümün yeterince ısınmaya vakit bulamadığı Harem Evi, bir anda depo-ev'e dönüşmüştü. Hayatımın büyük bölümü Şişli'de geçmeye başladığı için, ayaklarım Harem'e giderken kurşun gibi ağırlaşmaya başlamıştı. Hatta geri geri gidiyordu. Üstelik Harem Evi'min pencerelerine her baktığımda, beni tur dönüşlerimde orada bekleyen anneciğimi görür gibi oluyor ama sonra onun artık beni hiç bir zaman bekleyemeyeceğini hatırlayınca sessiz ve sadece içe akıttığım gözyaşlarına boğuluyordum. İçeriye adımımı attığımda ise aklıma annemle tur dönüşlerinde baş başa yediğimiz yemekler, bir sürü badireden sonra birbirimizi avutuşumuz, birbirimize can yoldaşı oluşumuz, denize bakarak ettiğimiz dualar geliyordu. Uyuyamaz olmuştum kendi yatağımda... Orada kalamıyordum. Yeni ve HAFIZASIZ-HATIRASIZ bir eve ihtiyacım vardı. Daha önce hiç yaşamadığım bir mahallede, daha önce kimsenin yaşamamış olduğu bir evde, bambaşka şartlarla yeni bir YAŞAM kurmam gerekiyordu. İşte bu ihtiyaçlarla Nişantaşı Evi'mi kurdum. Çok emek, çok zaman, çok mücadele ve çok para -benim ölçülerimle-harcadım. Kimilerine göre değmezdi bu kadar çabaya...Zaten içinde yaşamayacağım bir yer için bu kadar uğraşmaya değer miydi ki? Oysa durum benim açımdan çok farklıydı. İçinde bir yılda sadece 5 ya da 6 gün yaşamış olsam bile bu evin kuruluşu benim için çok şey ifade ediyordu. kendime pek çok şeyi kanıtlayacaktım:

Yıkılmadığımı ve yalnız da kalmış olsam dimdik ayakta olduğumu,

Hayatımı ve evimi tamamen sıfırlayıp, her şeyi yeniden inşa edebilecek gücüm olduğunu,

Aslında yapayalnız kalmadığımı ve etrafımı çeviren pek çok CAN dostumun olduğunu,

Yalnızlık denen canavarın eğer ancak ben istersem beni pençesine alabileceğini,

Arada sırada sessizlik içinde kapımı kapatıp, kendimle ve duygularımla başbaşa kalmamın o kadar da kötü bir şey olmadığını...

İşte bütün bu anlamları yüklediğim Nişantaşı Evi'min birinci senesi bugün doluyor. Terapilere vereceğim parayı evime harcayıp, kitaplarla ve çiçekli koltuklarla dolu bir ortam yarattım kendime. İçinde yaşamasam da, bir şeyleri başardığımı bana hatırlattığı için onu çok seviyorum. Evet, son bir yıl içinde bana YUVA olamadı ama olsun!!! Ben yine de iyi ki yapmışım bu değişikliği...

Haa, bundan sonra ne olur, bilmiyorum. Ne kadar yaşarım orada, onu da bilmiyorum. Zaman bana her şeyi gösterecek...Ama her ne olursa olsun, her zaman ihtiyacım olan cesaret, güven ve gücün içimde bir yerlerde durduğunu kanıtladığı için Nişantaşı Evi'mi çok seviyorum.

Birinci senesi kutlu olsun!

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...