Kerala, Hindistan coğrafyası içinde sosyo-politik yapısı
sebebiyle ilginç örnekler yaratmış bir eyalettir. Otuz milyonu aşan nüfusun
%95’i okur-yazar olduğu için, ülke ortalamasının çok çok üstünde yer
alıyor. Ayrıca nüfus artışının en az ve
ortalama yaşam süresinin de en uzun olduğu eyelet Kerala. Bölge nüfusunun
yarısı Hindu ama diğer yarısını Müslümanlar ve Hıristiyanlar oluşturuyor.
Kerala’da Hindu tapınakları, camiler ve kiliseler yan yana, yüzyıllardır olduğu
gibi barış içinde geleneklerini sürdürüyorlar. Dini çatışma yok. Zaten genel
olarak Hindistan’ın geri kalan yörelerine göre, suç oranı da burada en düşük
seviyede gözlemleniyor. Doğa cömert, toprak bereketli ve güneş tam kıvamında… O
kadar ki, Kerala için, Tanrı’nın Kendi Ülkesi derler. Bölgenin yerel dili olan
Malayalam, Hindistan devletinin kabul ettiği resmi dillerden biridir.
Dolayısıyla bu eyalette hem Malayalam, hem Hintçe, hem de İngilizce dillerinin
kullanıldığını görüyoruz. Kerala’da ülkenin güneyinin Dravidyen kültürü ile
kuzeyinin Aryan kültürünün tam bir harman oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ve bir
başka ilginç detay ise, Kerala’nın Kominüst Parti ve Marksist Parti gibi sol
eğilimli partilerin kalesi olduğudur. Kerala’da hakim gelenek, sosyalist
gelenektir.
Hindistan’ın en iyi karabiberi burada yetiştirilir. Kauçuk
ve hindistan cevizi Kerala’nın en büyük zenginlik kaynaklarıdır. Çay, kahve,
baharatlar ve kaju fıstığı ise diğer önemli gelir kaynakları kabul ediliyor.
Tabii bir de turizm!
Kerala, şimdilerde çok moda olan geleneksel Hint tıbbı
Ayurveda ile adeta bütünleşmiş bir yer. Burada çok sayıda ayurvedik sağlık
merkezleri, oteller ve SPA’lar var. Buralarda, dünyanın pek çok ülkesinden
gelen yabancılar kadar, ülkenin diğer eyaletlerinden gelen yerli turistlere de
hizmet veriliyor. Yemyeşil coğrafyası, tropikal bitki örtüsü ve upuzun
kumsalları ile tam bir cennet görünümünde Kerala. Bu yazıda ben ise size
Kerala’nın ünlü Arka Suları’ndan bahsetmek istiyorum.
Arka sular denen sistem, Kerala’nın gezmesi en keyifli
bölgesi bence. Birbirine kanallar ile bağlanan beş büyük göl, bu gölleri ve
kanalları besleyen 38 nehir ve bir labirent gibi uzayıp giden bir su
dünyasından oluşuyor bu sistem. Kanallar doğal olduğu kadar insan eliyle de
inşa edilmişler. Kerala eyaletinin yarısı boyunca, Arap Denizi’nin Malabar
sahiline paralel uzanan bu göller, kanallar ve nehirlerde, doğal yaşamı
gözlemlemek, köyleri görmek ve KETTUVALAM denen geleneksel teknelerde yan gelip
yatmak gibisi yok doğrusu.
Peki bu Arka Sular nasıl oluşmuş? Denizin kuvvetli dalgaları,
gelgitleri ve karşıt akıntıları, dipten getirdikleri kumları nehirlerin
ağızlarına yığarak, adacıklar oluşturmuşlar. Batı Ghat Dağları’ndan aşağı inen
nehirler, yavaş yavaş arkada kalan bölgeyi doldurmaya başlamış. Denizden içeri
sızan tuzlu sular, nehrin tatlı sularına karışmaya başlayınca da eşsiz bir
ekosistem oluşmuş. Yengeçler, kurbağalar ve solungaçlarını kullanarak
yürümeleriyle tanınan mudskipper balıkları bu suların bazı sakinlerini
oluşturuyorlar.
Eğer kuşlara meraklıysanız, yağmur kuşları takımından
sumrular ile bol bol yalıçapkını,
yılanboyun ve karabatak görebilirsiniz. İnsan bu kadar zengin bir çeşitlilik
karşısında heyecana kapılıp, daha da çok öğrenmek istiyor. Ayrıca bol miktarda
su samuru ve kaplumbağalar da bu suların diğer sakinlerini oluşturuyorlar.
Bu kanalların iki yanında ise, narin ama güçlü gövdeleriyle
yükselen palmiyeler, meyveleri ve yaprakları güneydoğu Asya mutfağından
kullanılan pandanus ağaçları, kocaman yeşil yapraklı başka pek çok bitki ve
tabii ki hindistan cevizi ağaçları bulunuyor. Tam bir rüya!
İşte bu suları ziyaret etmenin en güzel yolu, Kettuvallam adı verilen geleneksel
teknelerle kanallarda kaybolmak. Bu teknelere İngilizce House Boat da diyorlar,
yani ev-tekne. Çünkü bu tekneler bir ev kadar geniş ve konforlu oldukları için
konaklamaya çok elverişli yapıları var. Kerala hükümeti bu sularda hizmet veren yaklaşık 2000 tekneyi
kayıt altına alıp Platin, Altın ve Gümüş olarak sınıflandırmış. Yani her
bütçeye göre bir tekne bulunabiliyor artık. Bizdeki mavi yolculuk mantığına da
benzetilebilir. Çünkü yeme içme işini de teknenin personeli hallediyor, size
sadece rahat koltuklara gömülüp manzaranın tadını çıkarmak kalıyor.
Peki eskiden ne işe yarıyordu bu tekneler?
Eskiden arka suların ardında kalan bereketli topraklardan
hasat edilen pirinci sahile taşımakta kullanılırmış bu güzel tekneler. Ahşaptan
inşa edilmiş gövdesinin üzerine ağaç yapraklarından ve dallardan yapılmış bir
çatı oturtularak, hem taşınan mal, hem de teknenin mürettebatı kızgın güneşten
korunurmuş. Bu yolculuklar kimi zaman günlerce sürdüğü için teknenin içinde
yaşanır, yatıp kalkılırmış. Sonraki zamanlarda, yörenin zengin ve soyluları bu
teknelerin daha da konforlularını yaptırıp gezinti amacıyla kullanmaya
başlamışlar. Böylece bugünkü turistik teknelerin de önü açılmış bir yerde.
Bu teknelere adım attığınızda, geniş ve konforlu bir alanla
karşılaşıyorsunuz. Otel odası gibi geniş olabilen kamaralar, rahat yataklar ve
genellikle Kerala lezzetleriyle ziyafete dönüşen menüler, bence en az bir gece kalmayı
hak ediyorlar. İşin en güzel yanı, tekneler motorlu olsalar dahi, gürültü
çıkarmayacak şekilde, yavaş yavaş, tatlı tatlı kayıyorlar suların üzerinde. Her
türlü su sesini, en ufak çırpıntıyı bile duyabiliyorsunuz. Kuşların ötüşü,
kurbağalar ve diğer canlıların sesleri, yemyeşil manzarayla bütünleşince,
gözlerinizi kapatıp, kendinizden geçiyorsunuz. Ancak tabii ki bu işin bir de
olumsuz hatta tehlikeli bir yanı da var. Eğer kontrol edilmezse, hızla artan
tekne sayısı hem suyu hem de havayı kirletebilir. O zaman bu bahsettiğimiz
doğal zenginlikler de yok olup gider.
Bu arka suların bir heyecanlı yönü ise tekne yarışları! Chundan vallam yani Yılan Tekne adı
verilen ince uzun, yaklaşık 30 metreye varan kürekli hızlı teknelerle yapılan
bu yarışlar hem çok izleyici çekiyor hem de civardaki köy ve kasabaları aylar
boyunca heyecanla doldurup, hararetli hazırlıklar yapılmasını sağlıyor. Bu
yarışların içinde en önemlisi ülkenin ilk başbakanı Jawaharlal Nehru’nun adını
taşıyan yarıştır. Nehru 1952 yılında Kerala’yı ziyaret ettiğinde kendisini dört
chundan vallam’la karşılamışlar. Ardından da Nehru’nun onuruna bir yarış
düzenlenmiş. Bunlardan çok etkilenen
Nehru, Delhi’ye döndüğünde unutmamış ve gümüş bir kupa hazırlatıp yarışın
galibine göndermiş. O günden itibaren bir gelenek başlamış ve günümüzde de hala
sürüyor. 1.5 kilometrelik bir parkurda düzenlenen bu yarışa, yüz güçlü
kürekçinin çektiği kocaman yarış tekneleri katılıyor ve o günler ortalık tam
bir panayır yerine dönüyor. Bu önemli yarışın dışında, en az on büyük yarış
daha düzenleniyor yıl boyunca. Durgun
sulardaki bu tekne yarışları geleneği, sadece Kerala’da değil Asya’nın pek çok
ülkesinde heyecanla beklenir.
Küçük Şeylerin Tanrısı başta olmak üzere dilimize çevrilmiş
pek çok güzel kitabıyla yanıdığımız ünlü yazar Arundhati Roy’un da Kerala’lı
olduğunu hatırlatarak bu haftalık yazımı noktalıyorum.
Hindistan malum öylesine büyük bir coğrafya ki, yaz yaz
bitmez. Bu seferlik Kerala’daydık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder