Yıl Sonu...Yine...


İnanılmaz bir hızla geçti yine bir sene daha. Hayatımda bir sürü değişiklik oldu, pozitif anlamda bu sefer. Sağlığım yerinde, sevdiklerimin de öyle ve dolayısıyla keyfim yerinde. İşimden çok memnunum, tam istediğim, arzu ettiğim tempo ve kıvamda gidiyor. Bildiklerimi paylaşabileceğim, aktarabileceğim güzel ve uygar bir ortamın içinde bulunduğum için çok şanslıyım. Hem iş yerim, hem çalışma arkadaşlarım, hem de beraber yola çıktığım insanlar, bir masanın etrafına toplandığımızda sohbet edebildiğim, ekmeğimi bölüşebildiğim nitelikte insanlar. Türkiye'nin kokuşmuş, gösterişperver ve tamahkar kitlesiyle kuşatılmış olduğumuz bu ortamda büyük lüks değil midir bu saydıklarım? 
Ve tabii medeni durumumda da bir değişiklik oldu. Hoş, pratikte hayatımızda bir değişiklik olmadı ama işin resmi evraka dökülmüş olması ve parmağımda severek taktığım alyansımın olması, bana güzel duygular yaşatıyor. Dört buçuk yıldır sürdürdüğümüz aile hayatımız, artık daha da büyük bir anlam kazandı. Evlenmeden önceki sohbetlerimizde hiçbir şeyin nasıl olsa değişmeyeceğini söylerken, evlendikten sonra manevi anlamda büyük bir değişiklik içine girdiğimizi hem hayret hem de mutlulukla fark ettik. Demek ki kazın ayağı öyle değilmiş! Demek ki o ''bir imza'' fark yaratıyormuş! İçsel olarak en azından! 
Bu yılbaşı turda falan değilim. Artık yılbaşlarında ve Aralık ayının 8'inden sonra turda olmayacağım. Bundan sonraki çalışma zamanlarımı planlarken, öncelikli olarak bunları dikkate alacağım. Aslında yılbaşlarında çalışmama kararımı çok önceden vermiştim ama geçen sene, söz vermiş olduğum için VİYANA FİLARMONİ YENİ YIL KONSERİ turuna gitmiştim. Müthiş bir 31 ARALIK akşamı geçirip, harika bir konsere tanık olmuştum. İnsanın ancak hayallerinde görebileceği bir şey, benim için gerçeği dönüşmüştü. Fakaaatttt!!! 1 OCAK sabahının tüm tazeliğiyle, otelin restoranına erkenden kahvaltıya inip, kendimi defterimin sessizliğine gömmüşken, burnuma doğru sallanan bir işaret parmağı, her ne yaparsan yap, mutluluğun insanın içinden gelen bir durum olduğu gerçeğini yüzüme vurmuştu. Bazı insanlar ne yaparsan yap mutsuzdular ve öyle de kalacaklardı! Böyle yaşamak onların tercihiydi zira! Ben de o anda, daha önceki senelerde aldığım ''1 OCAK sabahlarımı kötü enerjilerle kirletmeme'' kararıma ani bir dönüş yapmıştım. İşte bu sebeple, bu yıl ve inşallah bundan sonraki yıllarda da, yılbaşlarında çalışmayacağım. Sevdiklerimle, eşimle beraber olacağım. Bu çok daha önemli!!! 
2013 benim için güzel geçen bir sene oldu. Pek çok sevdiğim dostumla bir arada, güzellikler paylaşarak, manevi anlamda da gelişerek geçirdiğim bir dönem oldu bu yıl. 2014'de de bu büyümenin, gelişmenin süreceğini umuyorum. 
Kitaplar okudum çok güzel... En çok etkilendiğim yazar, İzlandalı yazar OLAF OLAFSSON oldu. The Journey Home adlı eserini bitmesin diye sayfalarını yavaş yavaş çevirerek okudum. Şu anda da onun Walking into the Night isimli bir başka romanını okuyorum. Eskinin ''Büyük Roman'' geleneğini günümüze taşıyan son derece yetenekli bir yazar olduğunu düşünüyorum. Onun yazdıklarını okurken aklımdan Thomas Hardy ismi geçiyor. O lezzette bir yazar. Eğer benim gibi ÇILGIN KALABALIKTAN UZAK romanını sevmiştiyseniz,Olafsson'un yazdıklarını da çok seversiniz kesinlikle... 
Bir başka sevdiğim kitap, otobiyografik unsurlar içeren ve yine İZLANDA'yla ilgili bir eser oldu. Ripples from Iceland AMALIA LINDAL isimli Amerikalı bir kadın yazarın, 1949-1972 yılları arasında İzlanda'da yaşarken kaleme aldığı bir memoir aslında. O yılların İzlanda'sının yokluklarla savaşan, içe dönük gibi görünse de başkalarının işini merak eden ve hatta bazen dedikodu seven ve pek çok yönüyle insanı çok zorlayan bir coğrafya olduğunu, bugün dünyanın en medeni ülkelerinden biri olsa da bir zamanlar kadınları neredeyse yok sayan, sınırlayıcı ve kapalı bir zihniyete sahip bir ülke olduğunu  anlatan bir kitap. Zaten ilk çıktığında epeyi acı eleştirler almış İzlandalılardan. Yazar da çareyi uzaklaşmakta bulmuş. Zaten artık yürümeyen evliliğini de bitirip, Kanada'ya göçmüş sonunda. Ama bu kitap benim 2013 favorilerimden biri oldu resmen...
Tabii baştacım ENİS BATUR!!! Bu yıl da 6 kitap çıkardı yine... Oku oku bitiremedim. Başucumda tuttum sürekli... 2014'e de taşıyacağım bir kısmını şüphesiz...



Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...