Geçenlerde bir arkadaşım söyledi: Eğer birine beddua etmek istiyorsan "Taşınasın İnşallah!" de, yeter!!! Valla haklıymış...Ben ki, normalde taşınmayı hiç dert etmem, bu sefer anamdan emdiğim süt burnumdan geldi desem yeridir...Ama geçti...Bitti...Artık pencerelerine İKEA'nın dantelli perdelerini taktığım, tatlı bir Nişantaşı dairem oldu:)) Cuma günü de çiçekli kumaşla kaplatmaya verdiğim koltuklarım da gelsin, "tam süper" olacak. Tabii bununla da bitmiyor: Daha sırada bağlanmasını beklediğim KabloTV var...Şantiye elektriği ve suyu kullandığımız için, bunların da üzerimize alınması lazım...Neyse, bunlar da olur...
Sanırım eskiden Harem Notları olarak adlandırdığım yaşam dizimi, Nişantaşı Notları olarak sürdüreceğim. Bugünkü de birincisi olsun...
Geçen sene tam da bu günlerde, Harem'e taşınmış, yerleşmiştim. Arada çok acayip olaylar olmuştu hatta...Güleyim mi ağlayayım mı bilememiştim. Sonra gülmeye karar verip, her ne gelirse gelsin, hayrıma olacağına inanıp, herşeyi akışına bırakmıştım. Hatta kısa bir süre sonra, da herşey düzene girmiş ve ben hayata artık bambaşka gözlerle bakmaya başlamıştım. Fakat yazın, en beklenmedik bir anda, annemi kaybedip de yapayalnız kalınca, artık bir ailem olmadığı gerçeğiyle savaşmak çok ama çok yormuştu beni. Erkek arkadaşım, sağolsun, yuvasını açtı. Yalnız kalmadım hiç...Hem o, hem de dostlarım yalnız kalmama ve böyle hissetmeme izin vermediler...Dolayısıyla Harem evine hiç gitmez oldum. Ama "Kendine Ait Bir Oda" sendromu hiç bırakmadı yakamı...Sonunda, yalnız kalsam da, içinde kendimi yalnız hissetmeyeceğim bir mekan arayışına girdim. Nişantaşı bu tarife uyuyordu ve hem erkek arkadaşıma, hem de can dostum Pürlen'e yakındı...Neticede, şu anda, artık İstanbul'un bu güzide semtinde, kendime ait bir odam var:)) İçinde ne kadar vakit geçireceğimi henüz bilemiyorum ama yeniden başlamak için hiç de fena gözükmüyor...
Nişantaşı hakkında ilk izlenimlerimi çok yakında paylaşmaya başlayacağım. Şu anda ilk farkettiğim şeyler şunlar:
- Uzun zamandır sokaktan geçen yoğurtçu görmemiştim. Geçen gün çıngırağının sesini ilk duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Çocukluğumdaki gibi bir tatlı his doldu içime. Henüz yoğurt almadım ama bir gün alacağım. Malaya benzeyen aletiyle, yoğurdu kesip tabağa koyuşunu seyretmek için...
- Şu ana dek muhatap olduğum bütün esnaf, son derece efendi insanlar. Kibar ve gün görmüş geçirmiş halleri var.
- POLEN PASTANESİ, SÜPERRRRRRRRRRRRRRRR... Allahım!!! Bir ekleri var...Bir tartöletleri var...Krem patisöri'nin lezzeti, inanılmazzzzzzz... Gitti rejimler, gelsin kilolar!!!
- TATBAK'ı buralarda herkes bilirmiş...O ne lahmacun?! O ne fıstıklı kebap?! Bugüne dek nasıl oldu da bunlardan bihaber yaşamışım ben? Neyse ki, eksikliklerimi giderme konusunda- en azından gastronomik anlamda- çok hızlıyımdır.
- KabloTV bağlatmak neredeyse bir hafta sürüyor. Pazartesi başvurdum, Cumartesi inşallah bağlanacak! Yani bugün sünnet-yarın deniz değilmiş...
Kısacası, taşınma işlemi tamam da, yerleşme işlemleri hala sürüyor...Ama en azından artık evim sıcak ve sıcak suyum akıyor:)) Daha ne olsun?
2 yorum:
hayırlı olsun yeni eviniz! güle güle oturun :)
ikocummmmmm,
biz, hep senin yanıbaşında olacağız... ringte her yere düştüğünde, seni kenara çekip yüzüne su çarpacağız, "sağına çalış, midesine çalış, hadi sen yaparsın, sen en büyüksün" diyeceğiz...
ikoooo, sen bizim herşeyimizsin :=)
yeni evinde güzel anılar biriktir canımın taaa içi...
Yorum Gönder