Doğumgünümün Ardından... Kişisel Bir Muhasebe...

Bir sene daha geçti...Bir yaşgünümü daha ardımda bıraktım. Bu seferki benim için çok farklıydı zira artık bundan sonra ailem olmadan kutlayacağım doğumgünlerimin ilkiydi...Başlarda daha ağır geçeceğini sanıyordum ama olayların akışı beni rahatlattı ve travmayı kolay atlatabildim. Ya da öyle olduğunu sanıyorum.
Aslında her şeye rağmen ne kadar şanslı bir insan olduğumu hatırlatan bir sürü şey oluyor hayatımda...Hayatımdaki insanlar mükemmel! Alternatif ailem olarak nitelendirdiğim bu insanlar beni sıcacık sarmalıyor, kolluyor, gözetiyor ve yeri geldiğinde beni şımartıp, beni benden daha fazla düşünüyorlar. Buna şans denmez de ne denir?
Doğumgünümden önce en sevdiğim coğrafyalardan biri olan Tayland&Myanmar'da yaklaşık iki hafta geçirdim. Harika bir grup ve harika bir turdu benim için...Müthiş günbatımları yaşadık yine. Sohbetler şahane, insanlar uyumlu ve olgun, hava güzel ve keyifler yerindeydi... Tur gibi değil de sanki arkadaş topluluğuyla geziyormuşum gibiydi ve tabii ki bunda eskiden tanıdığım dostların çoğunlukta olması da büyük bir etkendi. Yeni dostlar katıldı aralarına, ne mutlu! Turdan döner dönmez soluğu Berlin'de aldım, yanımda en doğru insanla...Müzelerde gezindik, -11 derecede uzun yürüyüşler yaptık, bir gece opera bir gece de Berlin Filarmoni konserine gittik. 3 gece kalıp döndük ve o arada da doğumgünüm geçmiş oldu böylece...Fazla düşünmedim, fazla dertlenmedim...Bunu zaten iki haftalık tur boyunca yeterince yapmıştım zaten, dolayısıyla daha fazla akıtılacak gözyaşı kalmamıştı artık Berlin'e... Ben de güldüm, bol bol güldüm. Gidenlerimin ardından ağlamayı yeni yaşımla birlikte bitirmeye karar verdim. Son bir senenin muhasebesini yaptım kendimle kaldığım anlarda: Yüzleşip kapatmak için...Neler neler olmadı ki? Galiba hayatımdaki en ağır sene bu oldu benim için... Hayal kırıklıkları, tutulmayan sözler, ani bitişler, taşınmalar, geliş-gidişler, bitmek tükenmek bilmeyen endişeler, uykusuz geceler, kimi zaman çok zorlayan maddi kaygılar, her zamankinden daha da hareketli bir meslek hayatı, ayağımın altından kayıyormuş gibi duran yaşam ve tam bunları aşıp da nefes alışım düzelmişken, pat diye anneciğimin gidişi ve artık bir ailem olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya kalışım...Hepsinin tek bir seneye sığmış olduğuna bazen inanamıyorum. Bütün sınavlar tek bir seneye toplanmış sanki!!!
Neyse ki bunlar da bitti artık... Şimdi daha rahatım, geceleri daha rahat uyuyorum. Sanki senelerdir hiç uyumamışım gibi uyuyorum... Daha az endişeleniyorum, hepsi bitmiş değil ama gerçekten daha az...Yaşamımdaki yeni sayfalara bakıp umutlanmayı deniyorum. Henüz başarabilmiş değilim ama iyi niyetliyim, çabalıyorum, bir gün geri gelecek umutlarım ve hayallerim, biliyorum...Şimdilik durdum, bekliyorum... Yangın bitti, enkaz kaldırma çalışmaları da... Şimdi yeni binayı kurmak için temel atma safhasındayım. Temel için kazmak gerek. Kazıyorum, içimdeki toprağı kazıyorum, o toprakla birlikte içimde birikmiş ne kadar cüruf varsa, hepsini kazıp/kazıyıp atıyorum ki yeni binanın temeli sağlam olsun. Ondan sonra sıra katlara da gelecek ama bütün bunlar için henüz çok erken...Beklemeyi bilmem gerek, sabırsızlanmamam ve kendime zaman tanımam gerek...
Otuzlarımın nasıl geçtiğini hiç anlamamıştım. Kırklarımın ilk senesi de tam bir meydan muharebesi şeklinde geçti...Bundan sonrasını, tadını çıkararak yaşamak için, şimdi biraz beklemeliyim ve yeniden start alana kadar, dinlenmeliyim...
Uyumalıyım, senelerdir hiç uyumamışım gibi...

Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...