İzlanda'ya Devam...


Dedim ya İzlanda bana çok iyi geldi... Orada doğanın içinde (dizimin sakatlığına rağmen) yaptığım uzun, yalnız yürüyüşler, kendi kendimle konuşma fırsatı verdi bana. Bir anda dünyaya başka bir şekilde bakmaya başladığımı hissettim. Eskiden meditasyon yaparken de böyle hissederdim. İnsanın kendi kendisiyle, tüm çıplaklığı ve samimiyetiyle başbaşa kalması, kalbini dinlemesi, herşeyi daha net bir şekilde görmesini sağlıyor. Neyse, konu bu değil... Konu İzlanda' nın artık kalbimde birinci yere oturmuş olması.
Dünyanın hiçbir yerinde, yerkabuğu bu kadar ince değil. Altından hala dumanlar tütüyor. Resmen düdüklü tencerelerin emniyet sübabı gibi, fokurdaya tıslaya sıcak buharlar çıkıyor. Öte yanda ise buzullar var. Hem de öyle böyle değil! Avrupa'nın en büyük buzulları! Vatna mesela... 8400 km2...Az mı?
Sahilleri dünyanın en ürpertici sahilleri olsa gerek. Ya dalgaların deli gibi dövdüğü, kayalıklarla dolu uçurumlar, ya da volkanik siyah kumlarla örtülü, sessiz kilometreler.
Ülkenin başkenti Reykjavik, avuç içi kadar bir şehir. İzlanda' nın milli meclisi Althing burada. 63 milletvekili var ve meclis binası, benim oturduğum apartmandan daha ufak. Bahçeleri ve parkları gözalıcı olmaktan ziyade, işlevsel... Çok şık restoranları ve kafeleri var. Bazı tasarımcıların kendi dükkanları var ve modelleri son derece sıradışı. En büyük kilisesi olan Hallgrimmkirkja, şehrin her yerine dev gövdesiyle hükmediyor. Bence Reykjavik, herkesin mutlaka bir kere görmesi gereken bir başkent. Hiçbir yere benzemiyor.




Ülkenin en büyük ikinci kenti olan Akureyri' nin nüfusu 20.000. Kuzeyin tüm lojistik desteğini burası sağlıyor. Kendi halinde, sakin, sessiz bir kent. Bir tane ana caddesi var, hepi topu 100 metre... Kentin alışveriş merkezi burası olduğu için bütün dükkanlar orada ve bu dükkanların içinde en büyüğü ve önemlisi bir kitapçı! Herkesin buluşma noktası olduğu dışarıdan bile belli oluyor. İzlanda' da çok kitap okunuyor zaten. Çok kıskanıyorum çooookkk!







Burada şimdilik kesiyorum ama devamı gelecek. İzlanda öyle iki satırla bitirilebilecek bir yer değil zaten. O yüzden, en kısa zamanda yeniden yazarım.

Bless bless...








Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...