Düşünen Kadın II




Gemi turu için limana gitmeye bayılıyorum. Evet, sabahın köründe yollara düşüyor olabilirim ama yine de günün o ilk güzel, serin saatlerini, şehirle uyanarak kutlamak hep hoşuma gitmiştir. Dün de bunu yaptım ve 07.15 vapurunda, demli bir çay eşliğinde, evden yanımda getirdiğim kahvaltımı yaparken, yüzüme çarpan rüzgara teşekkür ettim. Güneş nasıl da güzel parlıyordu ve poyraz sonunda, nasıl da güzel serinletmişti havayı...


Limanda ise dost yüzleri görmek, sabah homurdana homurdana kalkmamın ödülü oldu. Kimini senelerdir tanıdığım arkadaşlarımla kısacık da olsa bir arada olabilmek, yine çok mutlu etti beni. Topkapı Sarayı'nda ise buluşma noktamız, her zaman olduğu gibi, Konyalı'nın bahçe masalarıydı. Herkes bir ağızdan, bağıra çağıra bir şeyler anlatma derdinde idi ve bütün o gürültüye rağmen, herkes birbirini anlıyordu. Rehberlerin özelliklerinden olsa gerek! Aynı anda masanın her tarafındaki değişik sohbetleri takip edip, her birine laf yetiştirebilmeyi başarabiliyoruz. Ortaya çıkan gürültü başkalarına kakafoni gibi gelse de, bizim için bir senfoni!!!


Uzun zamandır yurt içinde tur yapmadığım için, beni gören rehber arkadaşlarım da şaşırıyorlar. Vay sen buralara gelir miydin????? Yahu gelmez miyim??? Benim özüm bu değil mi? Ben senelerdir bu işi yapmadım mı??? Hala yapmıyor muyum??? Ama insanlar artık beni o denli yurt dışı turlarıyla özdeşleştirmişler ki, limanda karşılarında görünce, hafif çapta şok geçiriyorlar. Ben de buna bayılıyorum. Eğleniyorum...


......................................................................................




Dün İstanbul'da dolanırken şunu farkettim: Yaz bitmiş buralarda... Güzel şehrime sonbahar kokuları ve renkleri sızmaya başlamış bile. Hayat ne hızlı akıyor... 2008 başlarken, önümde uzuuuun bir yeni sene var diye düşünüyordum. Şimdi bir de bakıyorum ki, senenin 3/4ü bitmiş bile. Ne arada geçti bu aylar? Nasıl da uçup gitti zaman? Birkaç ay sonra doğumgünüm gelecek ve ben bir yaş daha ekleyeceğim yaşlarıma. Hangi arada oldu bütün bunlar? Tabii bu hızlı akışta, benim yaptığım işin de büyük etkisi var. Birbirinden farklı coğrafyalar ve iklimlerde gidip gelirken, aslında yaşamın kendisini akıttığım gerçeğini unutuyorum galiba. Eskiden İstanbul'a dönmek önemliydi benim için ve bundan dolayı da, arada, dışarıda geçirdiğim zamanların hızla akması işime geliyordu. Şimdi ha İstanbul'da olmuşum, ha Kars'ta...Bunlar farketmiyor artık! Dolayısıyla, geçen zamanın, akıp giden her dakikanın tadını çıkarmaya çalışacağım. Yaşamımın temposunu, mental olarak, biraz yavaşlatacağım. Dışarıdayken de, zaman geçsin diye sabırsızlanmayacağım. Belki biraz meditasyon, biraz içe dönmeyle bunu başarabilirim... En azından denemem lazım. Deneyeceğim...


.....................................................................................................




Dün limanda sohbet ederken, bütün dostlarla şunu farkettik. Sezon başladıydı, bittiydi, o turdu bu turdu derken, hepimiz epeyce büyümüşüz:))) Çocuğu olanlar bunu daha kolay gözlemliyorlar tabii. Ben de daha dün ilkokula başlarken bıraktığım o çocukların şimdi üniversite sınavını kazandığını duyunca, sadece yutkunabildim sessizce. Hepsinin mürüvvetlerini! de görmeye başlarız yakında...


..................................................................................................




Şimdilik bu kadar, artık daha sık yazmaya çalışacağım. Geziler, kitaplar, filmler, konserler... Söz vermiyorum ama bunu da deneyeceğim...








Hiç yorum yok:

Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...