Grönland Şiirleri -2-

Kangerlussuaq Fiyordu 21 Haziran Gece



Dün de dedim ya, hayatımda ilk kez şiir yazdım. Grönland ve orada tanıştığım ıssız ve ırak coğrafya, beni kendimle buluşturunca, içimden taşanlara engel olamadım. Olmak da istemedim.
Ama...
Dün akşam ülkemde, her zaman geçip gittiğim yerlerden birinde, havalimanında, insanlık dışı bir saldırı oldu. 36 kişi yaşamını yitirdi. İnsanın insana yaptığı kötülükler zincirine, bir halka daha eklendi ne yazık ki!
Hani insandı en kıymetlisi varlıkların? 
Hani Yaradan her şeyi insan için yaratmıştı?
Hani bizdik en akıllısı yaratılmışların, en O'na benzeyeniydik?
Kim inanır bunlara artık?
Ben değil! Geçmiş olsun!
Ben Tanrı'mı, Yaradan'ımı doğada buluyorum. Ufkun ardında yitip giden bir gün batımını seyrederken, denizin dalgalarındaki fısıltıları dinlerken, ya da yaprakların rüzgarla dansını seyre dalarken, O'nunla buluşuyorum, konuşuyorum, Bir ve Tek oluyorum.
İşte, dün akşam, havalimanı patlaması haberini alır almaz aklıma ilk gelen şeyler yine bunlar oldu:
İnsanın insana yaptığı kötülüklerin sonu YOK!
Ve yapılan bütün bu kötülükler ve ölen her insanla birlikte, her birimizin içindeki Tanrı da ölüyor. 
Ben artık böyle bir dünya istemiyorum, böyle bir ülke istemiyorum, böyle bir DİN de istemiyorum! 
Dün de yazmıştım: İNSANIN AZ TANRI'NIN ÇOK OLDUĞU COĞRAFYALAR'a gittiğimde, O'nunla buluşuyorum.
İşte bu buluşmanın meyvelerinden ikisini daha, dün akşam yaşanan acılara rağmen, paylaşma cüretini gösteriyorum şimdi.
Okuyan sağ olsun!





ALTIN IŞIK

Yılın en uzun günü
Güneş batmıyor
Dalgalarla altın tozu
Sahil parlıyor ışıl ışıl
Balıklar bile altın
Yüzümde güneş, parlıyorum
Dağlar altın, deniz altın,
Saçımdaki rüzgar altın

xxxxx

Biliyorum bitecek bu günler
Ve kış gelecek
Güneş yükselmeyecek ufuktan
Gözüm karşı tepede bekleyeceğim
Sayacağım günleri birer birer
Zaman geçmeyecek
Gölgeler ülkesinde kapana kısılmış
Tam umudun yittiği an
Göreceğim sırtın üstünde altın ışığı

xxxxx

İşte bu yüzden
Yılın en uzun günü
Karanlıkta solup gitmemek için
Yüreğime dolduruyorum altın ışığı


* Bu şiiri, yılın en uzun günü, 21 Haziran'da, MV FRAM'ın 7. katındaki Explorer Lounge'da, manzaraları seyre dalarak yazdım.


Dünyayı duman sarmış
Her yer çok sessiz bugün
Kanat çırpışı bile suskun kuşların
Balıklar yavaş
Rüzgar asude
Denizin yüzerinde narin kıpırtılar
Ben de sustum, konuşmuyorum
Mutlu Kuzey'de bu öğleden sonra

*18.06.2016 MV Fram Qullissat'a giderken









Grönland Şiirleri



Geçen hafta, uzun bir geziden döndüm: Grönland! 
Batmayan güneş, ıssız kıyılar, masmavi bir gökyüzü, lacivert deniz ve hepsine alışılmadık bir parlaklık katan buzdağları arasında 10 gece 11 gün boyunca olağanüstü bir gemi yolculuğu yaptım. TANRI'NIN ÇOK İNSANIN AZ OLDUĞU YERLER'den biri orası da... Yaradanla bütünleşmenin, nefesini onun nefesinde kaybetmenin en güzel yolu bu coğrafyalardan geçiyor bana kalırsa. Hiçbir tapınağın, kilisenin ya da caminin, hiçbir ibadethanenin vermediği hazzı, birliği, gökkubbenin altında buluyorum ben. Artık böyleyim! Değiştim! Değişiyorum!
Öyle ki, bu gezide, gördüklerim beni öylesine etkiledi ki, içimden şiirler döküldü. Durdurmadım kendimi. Ne geldiyse, bıraktım öylesine. 
Ve şimdi bir cesaret, burada paylaşıyorum...


Arktik Söğüt




SÖĞÜT

Büyümek zor burda
Gücün yetmez rüzgara, kara
Yine de bir kuytu bulup
Dikersin başını asice
Yel gelip yalar geçer
Dik tutarsın, eğmezsin

xxxxx

Büyümek zor burda,
Güneş ha var, ha yok
Olsa bile ısıtmaz, aldatır
Güvenemezsin ışığına, varlığına
Kısacık güler yüzüne, sonra çekip gider
Kalırsın karanlıkla başbaşa
Soğuk vurur, buz vurur
Tutunursun yamaca umutsuzca uçup gitmemek için
Dualarını sayıp dökersin
Ve direnirsin
Dikersin başını asice
Rüzgar geçer
Gece geçer
Kalırsın orada, yamaçta
Ayakta

xxxxx

Büyümek zor burda
Tohum çatlamaz
Çiçek açmaz, meyve vermez
Umutlarını bağrında saklar söğüt
Ve kuytuda
Rüzgarın unuttuğu bir köşede
Tutunur yamaca
Diker başını asice
Direnir, yaşar, büyür...

Eqip Sermia 19.06.2016



UFUK

Ufuk görmeliyim
Açık olmalı etrafım
Rüzgar yüzümde patlamalı,
Soğuk sırtımda

xxxxx

Bir gökyüzü olmalı tepemde
Uçsuz bucaksız, mavi
Bulutlar oynaşmalı birbiriyle
Kimi sarı olmalı, kimi gri

xxxxx

Güneş tam karşımda batmalı
Kırmızıları, pembeleri görmeliyim
Kaybolunca ufkun ardında
Öbür yana dönüp, doğuşunu beklemeliyim

xxxxx

Dağlar denize kavuşmalı
Vadilerinde yürümeliyim
Sabah sisi kalktığında
Çiy damlalarını saymalıyım yaprağın üstünde

xxxxx

Deniz olmalı dağların arasında
Yumuşamalı hava, toprak, taş
Dalgalarına kavuştuğumda
Eriyip gitmeli öfke, korku, telaş

xxxxx

Ufuk görmeliyim mutlaka
Küçücüklüğümü hatırlamak için
Güneş, ay ve yıldızlar
Yukarıdan bakıp şahit olmalılar sessizce

xxxxx

Hava kıtır kıtır olmalı
Dolu dolu nefes almalıyım
Yürürken çakıllar tıkırdamalı ayağımın altında
Bir elim cebimde,
Islık çalmalıyım

xxxxx

Özgür olmalıyım vesselam,
Duvara, pencereye, karşı eve değil
Ufka bakmalıyım

20/21.06.2016





Tecritte 3. Hafta... Her şey normalmiş gibi yaşamaya çalışmak...

Günler birbirini hızla takip ederken, bir de fark ettim ki, tecritteki 3. haftamızı doldurmuşuz geçen Perşembe. Bugün Cumartesi... Sa...